alamazlar çünkü; geçiş garantili bu peşkeş projeleri, halkın zararına yapılan bu antlaşmalar, tiksindirici borç olarak tanımlanıyor...rejimlerin halkı baskılamak amacıyla kullandığı veya faydasızca harcanan bu paralar ve projeler, iğrenç-tiksindirici borçlar kapsamına giriyor.
tiksindirici borç, gayrimeşru bir borçtur.
bir ülkenin baskıcı hükümetinin yerine gelen demokratik hükümetin kendinden önce gelen yönetimin edindiği borçların devletin yararına değil; mevcut ulusal ve uluslararası kanunlara uymayarak veya kanunları kendi işine yarayacak şekilde esneterek yolsuzluk içinde iktifarın kendisinin veya belli bir zümrenin(yandaşların) çıkarlarına yönelik yapıldığını öne sürerek geri ödemek istemediği borçları ifade eder.
şayet yeni gelen demokratik hükümet, bir önceki hükümetten kalan bu borçların kamu yararına kullanılmadığını, çıkar amaçlı kullanıldığını ispatlarsa, halkın bu borçlanmaya onay vermediğine, karşı olduğuna kanı getirilirse, uluslararası yasalar çerçevesinde bu borçlar, devletin borcu olarak kabul edilmez ve kişisel borç kapsamına girer...
tiksindirici borçlanma yapan hükümetlerin temsilcileri büyük oranda kişisel olarak da zenginleştiği için alacaklılar, borç tahsilini söz konusu dönemin yöneticilerinden tahsil etme yoluna giderler.
borçların kesinleşmesi durumunda ise bu kişiler "devleti zarara uğratmak" hakkında yargılanırlar.
uluslararası hukukta bu tarz borçlar, zorlama altında imzalanan sözleşmelerin geçersizliğine benzer.
diğer yandan tiksindirici borç; bu tip yönetimlerle işbirliği yapan kişileri ve ticari kuruluşları da sorumluluk altına alır.(yandaş müteahhitler, tüpçüler, yabancı yatırımcılar vb)
işte bu gayrimeşru olan tiksindirici borçlar kişisel borç kapsamına girdiği zaman, o dönem ülkeyi yönetip bu borçlanmaya sebep olanlar ve onların işbirlikçileri olan yandaşlar bu borçları ödemekle yükümlü olurlar...
nasıl harika değil mi?
düşünsenize, kütahya zafer havalimanına 1 milyon 300 bin yolcu garantisi verenler, bu süreç bitene kadar bu borcu ödemekle yükümlü olacaklar.
ya da osmangazi köprüsüne, yavuz sultan selim köprüsüne, şehir hastanelerine geçiş ve hasta garantisi verenler, devleti ve halkı borçlandırıp bu işten sıyrılacaklarını zannedenler bu borçları ödemek yükümlülüğü ile yüz yüze kalacaklar.
işte adalet budur ve bizler bu adaleti istiyoruz. bu dünyada görmek istiyoruz bu adaleti, zira öbür dünyada da adalet olup olmayacağından şüpheliyiz.
şimdi, türkiye'deki en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm muhalefet partileri, şayet bu ülkeye en ufak bir aidiyet duyguları varsa, şu halkı biraz olsun seviyorlarsa miting meydanlarında, televizyonlarda, radyolarda, verdikleri her röportajda bu tiksindirici borç doktrini konusunu halka anlatmalı, halkı fakirleştirenlerden bunun hesabının kuruşu kuruşuna sorulacağını ve peşkeş projelerinin parasının ödenmeyeceğini her gün, her saat tekrar etmeliler.
sanmayın ki kurduğunuz ve ilelebet devam edecek sandığınız bu talan, bu yağma düzeni devam edecek.
en fazla 2 seneniz var.
2. senenin şafağında göklere bakın, göklerden bir karar gelecek elbet. şimdiden ödeyeceğiniz bu kişisel borçların hazırlığını yapın...
not: şahsen ben akp ile iş tutan bir müteahhit olsam, bundan böyle akp iktidarda olduğu süre boyunca hiçbir projeye girmem. hatta girdiğim, başladığım proje varsa zararına bile olsa bırakırdım.