çünkü diğer çok saygıdeğer koyduğumun kafelerinde garsonlar ilginç bi şekilde kendilerine inceden bir de pr rolü biçiyorlar. pr dediğin gece klübünde olur halbuki, cafede değil.
bu yeni nesil, kadıköy kafa cafelere gittiğinizde; hipster olduğu garanti olan garson kardeşlerimiz, bacılarımız, müşteriler arasında ve aynı müşterinin farklı durumlarında farklı tavır ve düşüncelere giriyorlar, bir şekilde tartılmakta olduğunuz hissini uyandırıyorlar.
örneğin; bir cafeye (sadece cafe, alkolsüz, kahve ve çay satıyor, sandviç şu bu) havalı giyindiğiniz bir gün, havalı arkadaş grubunuzla ya da kız arkadaşınızla giderseniz farklı muamele, tek başınıza bir kahve içip müzik dinlemek için giderseniz farklı muamele sergiliyorlar. sanki bana mekanın sahibi, 2.200 lira mayış için 12 saat ayakta ebeni siktiriyorsun orda oysa.
starbucksta ise; garsonlar mekanın sahipleri gibi davranmıyor, mekanın fiziksel varlığı ile kişisel bir iletişim kurmuyorlar, istenen veriyor, rutin işleri yerine getiriyorlar.
sonuçta;
tek başıma kahve içeceksem; starbucks'ta,
arkadaşlarla ya da bi bağyanla kahve içeceksem diğer dalyaraklarda içiyorum.
spordan önce/sonra, bir yere gidip/gelirken, temiz bir hava almak için kahve içen insan sayısında ciddi artış var son yıllarda insanlarda,
kahve içmek medeni ülkelerde olduğu gibi, olması gerektiği gibi bir "sosyal aktivite" olmaktan çıkıp karın doyurmak gibi rutin bir ihtiyaç haline dönüşmekte olduğu için haliyle sürecin sonunda starbucks ekonomik olarak bu akılsızların alayını skibatacaktır.