Hemen cevap vereyim o halde. Kadın ve erkek biyolojik, anatomik, fizyolojik açıdan elbette farklıdır. Zaten kadın ve erkek olarak kavramsal cinsiyetlerin var olmasına sebep olan farklılıklar da bunlardır. Ancak; evrimsel sürecin bir sebebi olan bu farklılılandan güç alarak kadın ve erkek eşit değildir demenin de doğru olmadığı düşüncesindeyim. Bu düşüncemi dile getirirken dizilerde, filmlerde, televizyon programlarında çizilen “güçlü kadın” profilini tamamen göz ardı ediyorum. Zaten kadın etkek eşitliği gibi hassas ve bu tarz yanlış anlamalara müsait bir konuda böylesine tattışmaların hala yaşanıyor olmasının en büyük sebeplerinden birisi çizilmeye çalışılan güçlü kadın profili.
Aynı işi yapan bir erkek ve bir kadın arasında maaş farkının olması, kadınların işe alım süreçlerinde evlilik durumunun/çocuk beklentisinin/çocuk sahibi olup olmadığının belirleyici unsurlar olması, bu fiziksel güç farklılığından dolayı cinsiyet rollerinin belirlenmesi vs gibi konularda eşit haklara sahip olunmasının istenmesi insani bir istek ve gerekliliktir.
Buna karşın erkek de toplumda psikolojik şiddet görüyor diyebilirsin, haklısın. “Erkek adamsın” şeklinde başlayıp çalışmalısın, askere gitmelisin, para kazanmalısın, aileni bakmalısın, şunu yapmalısın, bunu yapmalısın şeklinde devam eden bir çok baskı unsuruyla karşı karşıya kalındığı da yadsınamaz başka bir gerçek. Zaten bu konuda yaşanan sorunların kaynağı da toplumun, aile yapısının, örf ve adetlerin bir dayatması olan “erkek adamsın” söylemi ve düşüncesi.
Demem o ki kadın ve erkek eşitliğinin mücadelesini sadece kadınların değil tüm toplumun vermesi gerekiyor. Erkek adamsın böyle yapmalısın düşüncesini de, kadın dediğin evinde oturur çocuğuna bakar düşüncesini de ancak ortak mücadeleyle yıkabiliriz, yıkmalıyız da.
iğneleyici cümlelerine, üstten bakan anlatış şekline rağmen saygı sınırlarını aşmadan bir cevap vermeyi tercih ettim. Anlar mısın, anlamak ister misin bilmiyorum ama her düşüncenin birbirini anlaması için çaba sarf ederek ilk adımı atabiliriz ancak.
Not: Bu konu hakkında 18.yy’da Mary Wollstonecraft tarafından yazılan ve günümüz kadın hakları mücadelesinin temeli olan Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi kitabını okumanı tavsiye ederim. En azından önyargılarından ve bu iğneleyici dilinden bir nebze de olsa kurtulabilirsin belki.