organ bağışını konu alan filmde 25th hour filminden edward norton'u çıkarıp yerine will'i koyan* yönetmen abimiz, filmin ses getireceğini düşünmüş olmalı ki* ilk bir saatinde filmi kasmışta kasmış.
yönetmen filmi kastıra kastıra sonunda vuracağını belli ettiğinden izleyiciyi ister istemez alıyor bir düşünce ve tahmin edilen bir sonla bitiyor.
bu nedenle işlenilen konu harika olsada film vasat. izlerken çok sıkıcı kendinizi filme adapte etmekte zorlanıyorsunuz ancak sevgilinizden ayrıldığınız bir günün akşamında bu filmin içinde kaybolabilirsiniz de.
edit: david fincher'a verselerdi bu malzemeyi öyle bir film yapardıki başından kalkmadan üç kez izlerdik.
dokuz: ters bir zamanda izlerseniz tapabilirsiniz bu filme o ayrı. * aklınız başınızda iken ne dramlar var diyor bu yazıyı noktalıyorum.