Şimdi, işin kayırmacılıktan öte olan kısmına gelelim. Siyasal islam’ın 1990’lardaki sembol isimlerinden Merve Kavakçı, Gürcü asıllıdır.
Babası Yusuf Ziya Kavakçı’nın Gürcü alfabesini kendi kendine öğrenip daha 1958’te, Sovyetler daha dağılmamışken Gürcistan ile mektuplaşacak kadar “anavatana bağlı” olduğunu buradan görebilirsiniz.
Türkiye’de Gürcü alfabesini bilmeyen, ama bu alfabeyle kendi dilini yazmak isteyen kişilerin soluğu istanbul’daki Katolik Gürcü Kilisesi’nde aldığını biliyoruz. Katolik Gürcü Manastırı ve Kilisesi, Türkiye’de yaşayan Katolik azınlık dışındaki Gürcülerin okuma ve yazma öğrenmek için kapısını çaldıkları tek yer olmanın dışında, Rus işgali altındaki Gürcistan’dan dinsel ve siyasal nedenlerle kaçanların da sığınağı olmuştur.
Ancak Avrupa’da Leuville dışında da Gürcü kültür merkezleri olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri Almanya’nın Münih kenti ve bu kentte sürgün Gürcülerin Samşoblos Gantavisuplebistvis (“სამშობლოს განთავისუფლებისათვის” / Vatanın Özgürleştirilmesi için) adlı bir gazete çıkardıklarını öğreniyoruz. Türkiye’de Gürcüce okuma yazma öğrenen Gürcülerin bu gazeteyi çıkaran Davit Sağiraşvili’ye mektuplar yazdığı bilgisine de sahibiz.
Gürcistan Parlamentosu Ulusal Kütüphanesi tarafından kopyaları yayımlanan birkaç mektup, istanbul’daki Hırka-i Şerif Camii müezzinlerinden Yusuf Ziya Kavakçı ve Bursa’nın inegöl ilçesine bağlı Hayriye köyünden Ahmet Dinçer tarafından yazılmış.