--spoiler-- vitriol'ün ölümcül bir zehir olduğunu nedense kimse farketmemişti; oysa etkisi altında olanların çoğu tadını iyi biliyor zehirlenme sürecini acılaşmak olarak adlandırıyorlardı.
herkesin bünyesinde az ya da çok "acılaşmışlık" vardı aslında, nasıl hepimiz tüberkülöz virüsü taşıyorsak.ama her iki hastalık da yalnızca kişinin bünyesi zayıfladığında harekete geçer. acılaşma söz konusu olduğunda kişi sözde "gerçeklikten korkmaya başladığında hastalık için gerekli koşullar hazır demektir.
dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı yüksek duvarlar örerler. yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını da yoksullaştırır.işte acılaşmak burada devreye girer. acılaşmanın ana hedefi iradedir. bu hastalığa tutulanlar her türlü isteği yitirmeye başlarlar, birkaç yıl içinde kendi dünyalarının dışına çıkamaz olurlar çünkü tüm enerjilerini çevrelerine duvar örmeye harcamışlardır.
dış saldırılardan kaçınmak amacıyla, kendi içsel gelişmelerini de sınırlamışlardır. işe gitmeyi, televizyon seyretmeyi, çocuk yapmayı, trafikten şikayet etmeyi sürdürürler, ama bunlar hep otomatiğe bağlanmıştır ve herhangi bir duyguyla ilişkileri yoktur. -her şey kontrol altında- olduğu sürece.
zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların -nefret, aşk, umutsuzluk, merak vb.- su yüzüne çıkmasını engellemesidir. acılaşan insan zamanla istek duymaz. ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık, sorunun özü de budur.
işte bu nedenle, acılaşan insanlar için, ünlü kahramanlar da deliler de bitmez, tükenmez bir merak kaynağıdır; çünkü onlarda yaşam korkusu da yoktur ölüm korkusu da. kahramanlar olsun deliler olsun tehlikelere aldırmaz, kim ne derse desin bildiklerini okurlar. deli intiharı seçer, kahraman bir dava uğruna kendini feda etmeyi, ama ikisi de ölür. bu arada acılaşmış kişi her ikisinin de saçmalığını ve görkemini yorumlamakla geçirir gecesini, gündüzünü. acılaşmış kişinin özsavunması için yükselttiği duvara tırmanıp dış dünyaya bir göz attığı anlarda olur bu. derken elleri ayakları yorulur, yeniden geriye günlük yaşamına geri döner.