futbol basit bir oyundur. torba suatın deyimiyle dört doğru pas yüzde doksan goldür. yapacağınız yalnızca doğru pastır, bu dört olur beş olur fark etmez, sonrası maharetinizin imkanlarına bakar. kenarda dünyanın en gülünç soytarısı gibi tuhaf hareketler yapan fatih terim maymunluğuna ve malumatfuruşluğuna gerek duymaz. joga bonito dersiniz, anlaşılır. güzel bir oyun oynayabilmek için quantum fiziğine ya da kartezyen metoduna ihtiyacınız yoktur, basit cümlelerle basit hareketlerin terkibinden oluşan bir skalada gerçekleşir herşey, hem de herkesin gözü önünde. futbol basit bir oyundur ama her gerçekten basit olan gibi futbolun da bu ülkedeki kaderi bir trajikomediyi andırır. çünkü türkiye her ne şekilde olursa olsun basitin kolaylıkla zorlaştırıldığı ülkedir.
bu basitliğin en güzide temsilcisidir trabzonspor. görkemli, mutantan ve de ışıltılı bir kimliği yoktur, sade bir takımdır. ve sıradan basit insani hassasiyetlerle devam eder hayatına. metin kondel'in dediği gibi üç kız kardeşlerin terbiyeli müşkülpesentliği ya da gösterişli aşifteliğiyle değil, bu toprakların kokusunu üzerinde taşıyan bir delikanlının kaba samimiyetiyle arzı endam eder.
işte sadeliği ve samimiyetiyle arzı endam eden bu takımın başındaki adam da bir anlamda zehir diyebileceğimiz mezkur gerçekle maluldur. basit olanı karmaşıklaştırmaya meyleder. en bariz örneklerinin fatih terim, bülent uygun gibi popüler ve hamasi olanın çöplüğünde öten iki gülünç horozun yaptığı köylü kurnazlıklarına itibar eder. biz kendisinden guardilo'nın barcelona'ya ya da aykut kocaman'ın ankaraspor'a yaptığını -hadi lan onu da geçtim bülent uygun'un sivas'a yaptığını- beklemiyoruz elbette. ama insan neredeyse otuz maçtır başında olduğu bir takımın, yapmakta hala ısrar ettiği basit pas hatalarını görmez mi yahu? takıma dört tane -kendi sahasında da olsa- isabetli pas alışkanlığını kazandırmasından vaz geçtim, lan şu pas hatalarını en aza indirmeye çalışsan yine bir şeyler ümit edeceğiz ama o da yok. inatla, biz yeni kurulmuş takımız, maç içinde güzel oynadığımız dakikalar vardı repliklerine sığınmaya devam ediyor bu adam.
çok açık söylüyorum. bu takımın şampiyon olmasını her trabzonspor taraftarı gibi ben de ümitle bekliyorum. ama bu sezon -takımdaki üst düzey heyecana ve rakiplerin tüm beceriksizliklerine rağmen- şapiyon olmanın pek mümkün görünmediği de ortada. ama en azından oyun anlamında bir umut ediyor insan. geçen sene ne güzel izliyorduk bir iddiamız yoktu, yenince edebiyle seviniyor, yenilince de ümitlerimize ve hayallerimize sığınıyorduk. ama bu sene yaratılan havanın gazına da biz de -bir halt varmış gibi girdik- şimdi lig başladığından beri tek bir rahat maç izleyemediğimiz gibi her maçta da kalp krizi ihtimaliyle yaşıyoruz.
bir teknik direktörün takıma olan katkısının sınırlı bir oranda kaldığı herkesin bildiği bir gerçektir. işte teknik direktör tüm maharetini bu dar alanda gösterir. dar alanda kısa paslaşmalar yeter bir takım için, daralınca kısa cümleler de yeter. ama ersun yanal hala ve inatla uzun cümlelere ve geniş alanlara oynuyor. ve aynı repliklerle devam ediyor, ümitlerimizi iğdiş etmeye. tartışılmaz olduğu inancına sığınıp kendince geçiştirmeye çalışıyor.
dediğim gibi futbol basit bir oyundur. yalnızca basit oynarsın, basit paslarla da sonuca gidersin. bu kadar basittir. büyük laflara, büyük hareketlere fazla gerek yoktur. fanteziye de yer yoktur. ama herşeyin irrasyonelleşmeye meylettiği bu topraklarda futbol da bu irrasyonellikten nasibini alıyor. ve irrasyonel bir futbol ortaya çıkıyor, o zaman da futbol basit bir oyundur gerçeği hiç olmadığı kadar inanılmaz bir konuma yükseliyor.
tabi bu sözlerimizi yüksek dozda gaz yemeye alışmış ve kendisini nimetten sayan zavallı türk futbolcusunun bunu anlamasını beklemiyorum elbette, ama onlara bu gerçeği anlatacak bir tane de akil adam olmaz mı kardeşim. işte biz ersun yanal'ın bu akil adam tarafına güvenmek istiyoruz. aykut kocaman gibi bir adam olması mümkün değil göründüğü kadarıyla, ama en azından onulmaz bir fatih terim hastalığına yakalanmasın, tek temennimiz odur.
futbol basit bir oyundur ve fena halde hayata benzer; ne tuhaftır ki bu 'yalnız ve güzel' ülkede hayatımız da gösterişli bir irrasyonelitenin gölgesinde, kör topal devam ediyor.