Evrim... Adı üstünde teori. Kesin gerçeklik ifade etse kanun denilirdi: yer çekimi kanunu gibi... Adamın biri tüylü suratı ve çukurda gözlerine bakıp "acaba?" diyerek araştırıyor ve popüler kültürün en fantastik miti ortaya çıkıyor. Daha atomun artı yüklü proton bulunan çekirdeğine eksi yüklü elektronların niçin yapışmadığını açıklayamayan bilimi, teori olan bir konuya alet etmek gereksizdir.
insanoğlu varolduğundan beri merak duygusu ile tanrı'yı ya da adına bilinmezi deyin, arama dürtüsünü yenememiştir. Bunu yaparken de ortaya atılan konulardan birisi de evrimdir. Kalıtım ve mutasyon bu konunun iki ana damarını teşkil eder. Kalıtım türün hayatta kalma sürecinde edindiği deneyimlerin soyca taşınması; mutasyon bu taşınan faydalı bilgi ışığında türün uyumu için dönüşmesidir. Hiçbir faydalı mutasyon kaydedilememiştir. Metamorfoz ise sadece sürekli cereyan eden bir yaşam döngüsüdür. Bilim kesin gerçekleri bulmaya çalışırken fikri kanaatlere değil sonuca bakar. Bu sonucu elde ederken fantezi işin içine giremez. Girmiş ise onun adı bilim değil bilimkurgu olur. Bir uzay destanı ve maymunlar cehennemi gibi mükemmel filmler, maymunun insana dönüşümünü evreler halinde gösteren popüler resim bu kategoriye girer.
insanoğlunun bu çabasının en üst noktası bilim değil sanattır. Müziği sevmemizi matematik ile açıklayan ya da farklı görüşler sunanlar vardır; ama doğrusu bundan fazlası olabilir: "elestü bi'rabbiküm" sözünü işiten ruhlarımızın "Kâlu bela" dediği o andan beri müzikte bu ilahi ahenge öykünen bir şeyler araması da bir açıklama olabilir. Sanat gerçekte ilahi olana öykünmedir. Rakipsiz ve tekil, bazen de anlaşılması zor ve karmaşık olabilir. Bilim bunu karşılamaz; çünkü sanat erişmeye çalışır, bilim anlamaya uğraşır. Tanrıyı bilimle çarpıştırmaya çalışmak, evrimi inkar eden cahil dinci ile ispata uğraşan ateist münakaşası gibi sonuca erişemez. Tanrı bize en büyük nimet olarak sonsuz bir merak vermiş ve bunu kullanarak öğrendiğimiz fizik kanunları bile kuantum fiziği işin içine girince cevapları veremiyor iken bu önyargı bizi sabit fikir döngüsüne atabilir. Açıklayamadığımıza kesin var ya da yok diyemediğimize göre; tutup inkar için bir teoriyi kullanmak sabit fikirin ta kendisidir. "Çift yarık deneyi" sanırım konuyu özetleyecektir.