Gecenin yorgunluğunu uyandıkları anda da yaşıyorlardı. Hava da onlar gibi sakin bir hâl almıştı bu sabah. Güneş tamamiyle açmasa da rüzgâr hafif hafif eser hâle gelmiş yağmur da dinmişti. Büyülü ve yoğun geçen geceden sonra ikisinin de dudaklarına utangaç bir tebessüm hakim olmuştu. Gece yaşananları konuşmaktan ikisi de çekiniyordu utangaçlığın yanında. Basit hislerle yaşanan tutkulu bir an değildi çok daha farklı yoğunluklar yaşanmıştı.
Sessizliği bozan ise Lara oluyordu, böyle bakışmak çok güzel ama birimizin karnımızı doyurmamiz için yemek hazırlaması gerekiyor diyip yerden kalkıyordu. Sonra da elini Elif'e uzatıp onu da kaldırıyordu. Kaldırırken birbirine çok yakın mesafeye gelseler de bir öpücük ya da başka bir şey yaşanmıyordu. Fakat içleri ise davranışları ile aynı fikirde değillerdi. Onlar o kısa anda bile heyecanı aralarındaki birbirini çarpan elektriği hissetmişlerdi.
Her ne kadar öğlene doğru geliyor olsa da vakit, kahvaltılarıni yapacaklardı. Elif, burada dinlendiğimi hissedebiliyorum, şehrin kalabaklığından gürültüsünden o kadar bunalmıştım ki motorumla nereye gittiğime bakmadan sürmüştüm sadece dedi. Yolun sonunun buraya çıkacağını bilmeden diye ekledi. Lara, kazaya sevinmeliyim galiba o zaman diyordu. Yoksa bu yoldan geçip gidecektin belki de kaybolacaktın dedi. Elif, Lara' nın elini tutup şaşkınlığı hala yaşasam da ben de sevinmeliyim burada olduğuma diyordu.
Kahvaltılarına ve sohbetlerine devam ederlerken evin dışından bir ses duydular. ilk başta dişi kurtun olabileceğini düşünüp önemsemediler. Bir şeyi devirmiştir diye düşündüler. Yemeklerine bitirip kaldırdıkları sırada dişi kurt içeri girince, sen mi yaptın gürültüyü diyip sevdiler onu. Fakat tam mutfaktan çıktıkları sırada yine bir ses duydular. Bu sefer pencereden bakmaya karar verdiler.
Görünürde kimse yoktu. Her şey de normal görünüyordu. Ama bir ses duyduklarına ikisi de emindi. Bir yandan tedirgin oldukları için ikisi de dışarı çıkıp bakmak istemiyordu. Bir süre daha dışarı baktıktan sonra bize öyle geldi herhalde diyerek yapılacak işlere döndüler. Tabi akıllarında dışarıdaki o sese takılı kalarak.
Günlük işleri hallettikten sonra hava kararmaya yakın, salonda şöminenin karşısında oturuyorlardı. Lara' nın aklına bilgisayarı olduğu günler sonra aklına gelmiş ve onu getirmişti salona. Elif'e daha önce çektiği fotoğrafları gösteriyordu. Elif de minik bir hayranlıkla bakıyordu onlara, gerçekten güzel çekimlerdi. Lara'ya da takılmadan geçmiyordu, demek benim fotoğraflarımı profesyonel biri çekmiş, anlamaliydim diyordu gülerek. Lara ise minik bir utangaçlıkla onun gülüşüne eşlik ediyordu.
Tam bu anlarda yine ses duydular. Bu sefer tedirgin halleri yoktu aksine ikisi de eline alabileceği birer silahı aldı. Bu sefer kapıdan bakmaya karar verdiler. Dışarısının ışığını yakınca kimseyi görmediler fakat onları daha tedirgin eden yarı silinmiş ayak izino gördüler. Şaşkınlıkla birbirlerine bakıp kapıyı hemen kapadılar. Kim ya da ney olabilirdi bu izlerin sahibi. Kendilerinin olmadığından emindiler çünkü. Anlaşılan uzun bir gece olacaktı...