birinde küçükken sokakta top oynuyorduk, oynadığımız yer apartmanın bahçesi ve apartman ana caddeye cepheli. bahçede herhangi bir giriş kapısı vs. yok. top yola kaçtı, arabalar vızır vızır normalde ama top bir şekilde karşı kaldırıma kadar patlamadan yuvarlandı. ben de çocuk aklımla koşa koşa karşıya geçip yere eğildim tam topu alırken korna sesiyle irkildim, eğer araba ani fren yapıp yavaşlamasaydı şu an belki yoktum. arabanın kaputu bildiğiniz iki karış ötemdeydi kafamı kaldırdığımda.
ikincisinde ise bir karadeniz insanı olarak denizin dalgasına aldırmadan açıldım, yüzdüm yüzdüm, açıkta hiçbir problem yoktu. bir süre sonra denizden kıyıya doğru geldim, kıyıya adımımı atmamla akıntıya kapılmam bir oldu. meğer sahilin o bölümünde rip akıntısı varmış, işareti farketmemişim. bir de halat germişler o bölümü sınırlamak için, ben akıntıya kapıldım ama aynı zamanda halata dolandım. üzerimden kaç dalga geçti hatırlamıyorum, işin asıl kötü yanı dalgalar kıyıda kırılıp köpürüyor ve ben sürekli köpük yutuyorum. deniz çekiyor, ben kendimi yukarıya çekiyorum, haydi bir dalga ben nefessiz kalıyorum ve yine dibe doğru batıyorum. o halattan nasıl kurtuldum, şu an hala bilmiyorum ama verilmiş sadakam varmış onu iyi biliyorum. kıyıya çıktığımda yamulmuyorsam sağ kolum ve sol bacağımı halatlar kanatmıştı. düşünün nasıl bir dolanmak. o günden beri boğularak ölmekten çok korkarım. berbat bir histi. allah bir daha yaşatmasın.