şaşırtmayan, tanıdık gelen bir yaklaşımdır. 17 ağustos depreminin ardından, saçından çıkartmadığı tokası kafatasına saplandığı için ölen kızların başörtü takmadığı için öldüğünü, bunların türbanlarına karşı çıkıldığı için depremin olduğunu ima eden kafa yapısı da bunun aynısıdır aslında. Ve bu yaklaşım, aslında kendi içinde çelişir. Şöyle ki:
- Adaletin sağlanacağı zaman ahirettir. Dünya yaşantısı herkese bir sınavdır ve ödül-cezalar ahirette verilecektir. Dolayısıyla dünya üzerinde insanların yaşadıklarını neden-sonuç ilişkisine bağlayıp neden olarak da inanışı göstermek anlamsızdır.
- Müslümanlığını olması gerektiği gibi yaşayan bir toplum istiyorsa bunlar, öncelikle olmalıdırlar. Müslüman olduğunu söyleyen, kelime-i şahadet getiren kişi müslümandır, kişinin müslümanlığı yaşama ve ibadetlerinin şekli kişiyle Allah arasındadır. Bu kişinin hayatına yine de ışık tutulmak isteniyorsa, o insan dini yaşayış biçimi nedeniyle dışlanmamalı, tam aksine olağanüstü nezaket ve hürmetle olması gereken kendisine aktarılmalıdır. Olması gereken hakkında kaç tanesinin gerçekten somut bir fikri olduğu konusu da ayrı bir başlıkta incelenmelidir kanımca.
