Eşyaların lüzumsuz şekilde tıklım tıklım dolu olduğu, arka cephe olduğu için güneş almayan, şahsımda hep kasvetle özdeşleşmiş, tek sevdiğim yanı türlü türlü çiçekler yetiştiriyor oluşu olan evdir.
Bir keresinde babaannem biz gitmeye hazırlanırken güneşte yanmış bir çiçeği sulamıştı. Annem de "yazık, çiçek de kurumuş susuz kalmış herhalde." Demişti. Çiçeklerini ihmal ettiğini ima ederek babaanneme laf sokmaya çalışıyordu sanırım. *
Bir de babaannemin buzdolabından kola, meyve suyu hiç eksik olmazdı, kendisi şekerli içecek bağımlısıydı. (Şimdi sağlığı kötüleşince bırakmıştır sanırım.)