bir kişi var, inanmıyor. inanmıyorsa, inanmaz ve inandığı, neyse veya istediği neyse onunla meşgul olur, onun peşinden gider.
ama şu gösterişçi, "riyakar ateistler"den gına geldi artık. yani inanmadığını şöhret malzemesi yapıp gözümüze sokmaya çalışmakla bir tür zevk aldıklarını düşünüyorum.
eğer bunu bazı müslümanların kendilerine 'de' öyle davranmalarını bahane ederek, bundan cesaretle yapıyorlarsa, kınadıkları şeyi yapmak ne kendilerini yüceltir, ne de intikam, kin duyma gibi vasıflara sahip oldukları için karakterlerinin nasıl olduğunu göstermekten geri kalır.
buna "fikr-i sabit" diyoruz azizim. kafalarından bir türlü atamıyorlar ve de atamazlar, yahu hakiki manada (iddia ettikleri üzere) laik de olamıyorlar. (ateist laik). adam ateist ama "ilahiyat"tan uzaklaşamıyor.
öyle sanıyorum ki bu gibi vakalar din ile, yahut Allah ile arasında mesele olanların; ateistliği gerçekten, yani fikri, akli zeminde kabul ettiğini filan değil, tam aksi, aklen ve vicdanen Allah'ın mevcudiyeti, din vs. gibi gerçeklerin hakikati ile arasında esasında (mantık planında) bir mesele olmayıp, onlardaki bazı şeylerin "hoşuna gitmemesi" sebebiyle "yok sayma"yı "inkar" şeklinde tezahür ettirmesi halidir.
yani devamlı, "inkar ettikleri, yok saydıkları Tanrı, Allah'tan bahsetmeleri" ve onu bu gibi platformlar üzerinde dillerine dolamaları esasında "müslümanlar, yani inananlar" ile aralarında büyük meseleler olup, onlara çatma, onları kızdırma gibi saikler olması kuvvetle muhtemel.
ne demişler: dervişin fikri neyse zikri o olur.
hasıl-ı kelam, ben bunların Allah'ın varlığını gerçekten bilmediklerine filan inanmıyorum. bunların körlükleri ama oluşlarından da değil, gözlerini kapatmalarından !