en önemlisi sevdiği insanla konuşmamaktır.
bize küçükken hep duygularımızı ve düşüncelerimizi insanlardan saklamamız gerektiği öğretildi. erkek adamın duyguları olmazdı, zayıflıkları ve yenilgileri de. hep güçlü olmalıydık, diğer erkeklerin bizim önümüze geçmesine izin vermemeliydik. böylelikle her şeyi içimize atarak büyüdük, korkularımız daha da büyüdü, yalnızlığımız da öyle.
sevdik çoğu zaman, sevdiğimizi söyleyemedik, uzaktan seyrettik.
sevildiğimizde ise karşılığını veremedik, güvenemedik, şüphe duyduk hep.
ona sahip çıkma cesaretini alamadık içimizden.
üzüldük, ağlayamadık.
sevindik, gösteremedik.
hep idare ettik.
anlaşılamadık ve anlaşılmaya da asla çaba göstermedik.
hep yanlış anlaşılma, hep güçsüz gözükme korkusu, hep güçlü adammış gibi davranmaya çalışmak. ama yanlış yapıyoruz. güçlü adam duygularını göstermeyen, fiziksel açıdan diğerlerinden üstün, daha çok para kazanan adam değildir.
güçlü adam duygularını inkar etmeden kararlılıkla inandığı yönde hareket eden adamdır. seviyorsa sonuna kadar sahip çıkar, bir öyle, bir böyle davranıp da duygularını sorgulatmaz ve kimseyi de asla kararsızlık içinde bırakmaz.
kadınlar bu yüzden terk ediyorlar bizi; korkularımızı, zayıflıklarımızı gördüklerinden değil, bunları ve içimizdeki her şeyi onlardan saklamamızdan ve bunu yaparken de sergilediğimiz saçma sapan davranışlardan. kadınları bırak, biz terk ediyoruz kendimizi, asla olamayacağımız adamlar olmaya çalışarak.