ben kendisini çok severim; hepimizin başbakanı idi. tamam, aldığı çiçekli ve kalpli donları da içine giyip gelirdi memlekete. ama açıkçası donu ve çorabı giydiğine tanık olduğumuz bir başka başabakan da yoktu. şortla asker denetler, g.kurmay başkanını bir akşamda görevden alırdı. anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz diyerek, töre ve namus cinayetlerine karşı da halkı bilinçlendirmek istemişti ama tabi o sıralarda bizim halk alışık değildi böyle dolambaçlı mesajlara. o da tuttu doğrudan mesaj verdi; benim memurum işini bilir diye. tabi, bu durumdan en çok hangi memurların görev çıkardığı malumunuz.
neyse, kendisini çok severim; belkemiği yoktu. aka ak, boka bok demek zorunda hissetmezdi kendini. geniş geniş konuşmayı, geniş geniş davranmayı severdi. tam istediğimiz gibiydi. kahveler şıngırdardı onun sözlerinin coşkusuyla. geyikler binbir türlü dönerdi. türk-iş bünyesindeki işçiler bile onun sayesinde yaratıcı sloganlar üretmeye başladılar (bkz. ankara'nın şişmanı işçi düşmanı)
öyleydi ama kendisi hiç gocunmazdı. pragmatizmin ve oportunizmin yeryüzündeki biricik temsilcisi gibi idi, hep neş'eli, pür neş'eli idi. azcık keyfi kaçsa semra'ya "haydi semra, teybe neşeli bir şeyler koy da keyfimize bakalım" derdi.
kendisini çok severim; tam türkiye'nin istediği kişiydi o, tam döneminin adamı. ülkeleri yönetenlerin zeka seviyeleri düşerken zamanlamayı iyi yaptı. orta zeka'nın her türlü ticari girişimciliğini siyasete aktardı. başardı döneminin diğerleri gibi. thatcher ondan önce başarmıştı gerçi, ama kohl'ü, miçotakis'i, chirac'ı bu konuda geride bırakarak büyük bir başarıya imza attı.
kendisini çok severim; kayserili'nin ticaret üslubuyla siyaset yapılabileceğini gösterdi. orta sınıfın orta zekası, ilk olarak orta sınıfı yutmaya yöneldi. ama zararı yoktu. bu orta zekalılar'ın hemen ardından geri zekalılar familyası egemen olacaktı siyasete. amerika'dan reagan çıksa; türkiye'den özal çıkardı. amerika'dan bush çıkınca türkiye'den akbulut, mesut, çiller gibi dahiler çıktı. daha da kötüsü paris'ten sarkozy çıktı, londra'dan blair, berlin'den merkel.
kendisini severim; orta zekalılar döneminin en zekisiydi belki de o. hala yaşam deviniyor ve hala dünya dönüyordu herkes için o dönem. geri zekalılar sürüsü, dünyayı durdurdular, yaşamdaki devinimi yok ettiler.
kendisini severim; hülyaya ve rüyaya saygılıydı hiç olmazsa. kendisi de arada bir kurardı. gerçi son kurduğu hülyanın hayatına mal olduğu söylenir ve bazılarında ise (1 koyup 3 almak gibi) tam bir hayalkırıklığı yaşardı. şimdi hülyaya da, rüyaya da saygı yok. "rüyada yaşıyor bu adam" küfür sayılır oldu nerdeyse.
kendisinin son hayalkırıklığı, süleymaniye külliyesi'ne ve şeyhinin yanına gömülememesi oldu. ama bunu telafi etmek için karayolunun kenarına kazıkmezar'ını yaptılar. kendisi gibi hülyalı ve kendisi gibi hülyaları için ölüme gitmiş (!) menderes ile birlikte...