Lamaları konu edinen bir belgesel izlemiştim. Ondan sonra aşık oldum ben bu hayvanlara. Keşke kediler gibi bizim sokaklarda dolaşabilen bir hayvan olsaydı da az şu karmaşanın içinde yüzümüz gülseydi.
Neyse, öğrendiğim kadarıyla lamalar çok alıngan hayvanlarmış. Örneğin her gün kendisini besleyen bakıcılarının yanında başka birini gördüklerinde hem o kişinin hem de bakıcılarının suratlarına tükürüyor ve asabileşiyorlarmış. (Bu şey değil mi ya, ben.) Sonracığıma, o bakıcı bunların gönüllerini günlerce almaya çalışıyormuş anca affediyorlarmış. Aynı zamanda da kincilermiş. Kendilerine bir şey yapana gördükleri yerde tükürüp, "tükürüğümde geber, sefil seni" bakışı atarak yanından uzaklaşıyormuş. (Bak valla ben bu.) Ve tabi bu hayvanların en tatlı yanı da, küçüğünün de büyüğünün de, aynı kuzuların zıplayarak koşması gibi zıp zıp koşmaları. Öyle tatlı koşuyorlar ki, sırf onlar için insanın ülke değiştirip, çiftlik açıp, lama sahiplenesi geliyor. Ben deliyim yaparım. Ama param yok. O yüzden belgesel izliyor, kendi kendime böyle entry giriyorum işte. Neyse, sonuç olarak lamalar, bu dünyanın başına gelmiş en tatlı hayvanlardan biri.