yazarların söylemek istedikleri

entry1690 galeri video4 ses4
    1080.
  1. içimde tutmayayım.

    Yıllar yıllar önce bu sözlüğe gelişim bir hikayeye dayanıyor ama Aşk hikayesi mi yılan hikayesi mi karar veremiyorum...

    19 yaşında sevdiğim kızın bulunduğu bu sözlüğe adım attım. Onunla Aynı dershanede aynı bölüm için birlikte çabaladık. Aramız da fena değildi taaki aileler her şeyi mahvedene kadar...

    Bizim kız... çok kaderciydi sanki?
    Benden önce neler yaşadıysa artık bana, sevgilisine anlatmazdı pek..

    Esrara bulaştığını biliyorum sadece ama benim tanıdığım kız, hayallerinin peşinden koşan ve çalışmayı bilen biriydi. Bir o kadar masum sessizdi.
    Saççları mıydı yoksa gözleri miydi beni etkileyen buna hala karar veremiyorum...

    Ben de o dershane zamanlarında aile içi sıkıntılardan dolayı kendimi yalnızlığa adamıştım.

    Etrafına cok az insan kabul eden, dershanede bile pek arkadaşı olmayan biriydim.

    Ama onunla sınıflarımız yan yanaydı.
    Ve bir gün o güzel gün gelmişti.
    Onunla ilk defa kapıda göz göze gelmiştik... Benimle konuşmuştu ama o kadar kibar bir ses tonuyla birlikte konuşmuştukii... Arkasından baka kalmıştım.

    O kısacık an yetmişti herşey için.
    Çünkü artık Soğuk kalbim sıcacıktı.
    Sevmiştim. Heyecanlıydım..

    Ruh hali dışına vuran, Siyahlar içinde giyinen meshur yunan spikerin hayatı rengarenk olmuştu. Ve evet, o benim ilk aşkımd ve ilk sevgilimdi...

    ilerleyen zamanlarda da onunla gerçekten tanışmak ve konuşmak için her yolu denedim.

    Bir anda kalbimi ısıtan kız, gece rüyalarıma bile girmiş ve bilinçaltıma iyice yerleşmişti.

    Evet, sadece onu istiyordum.
    içimdeki his her geçen gün kuvvetleniyordu..
    Ben ilk defa birine aşık olup da akademik hayatımda sıçmamıştım.. Çünkü ilerde sevgili olduğumuzda beraber geleceğimiz için çok çalışacaktık.

    Demiştim ya kendimi yalnızlığa ittiğimi.
    Uzun bir aradan sonra sohbetini de çok sevdiğim bir kız arkadaşım ya da hayat arkadaşım vardı ve hep orda olacak ve biz hep iyi olacağız derdim...

    Onun ise yaşanmışlıkları vardı..
    Benden daha tecrübeli olduğu belliydi.
    O hep mutlu olduğunda ya üzülürsek, iyi olmazsa? diye düşünür dururdu.. hep bir buruktu mutluluğu..

    Anlaşılan eskiden de çok mutlu olmustu ama hayal ettiği gibi olmamıştı herşey.

    O da hayattaki yoluna yalnız devam ediyordu tanıştığımızda..

    Ben sahil çocuguyum, Deniz kenarında büyüdüm.
    Denizi olmayan bir şehirde yaşamak benim için ne kadar zordur tahmin edebilirsiniz.O benim Ankarada'ki denizimdi..
    Ankara'yı katlanır kılandı.

    Hayatımdaki çoğu şeyi ilk onunla yaptım.. ilk kez noddle'ı bile onunla yemiştim...
    Ankamall'da çok beğendiğimiz bir çin restoranı vardı ve bazen sırf onu yemek için bile giderdik.. Test çözmek için koca koca parklara götürürdü bizi.

    Ben yabancıydım Ankara'ya..
    Göksu parkına da ilk o götürdü beni.
    o kızaklı şeyi de çok severdiz Hep arkada oturup kullanmak isterdi.. Onu çok çok severdim.. Kendimden daha çok. işte sanırım toy kalbimin en büyük hatasıydı bu. Perdeler indirmişti gözlerime. Asla negatif yanları görmezdim. Tecrübesizlik işte.

    Uzun lafın kısası,
    O gitti, artık yok.
    çünkü öldü..

    Ben de yıllardır kaybettiğim arkadaşımın yarattığı boşluğu dolduradım.
    Yerini doldurmayı çok denedim. Ondan sonra çok kişiyle tanıştım. Hatalar yaptım, yanlışlar yaptım...
    kimseye ona içimi açtığım kadar açamadım.
    Sevgiliden fazlasıydı, dostumdu..

    Yine sadede gelirsek.
    Ben yine eski halime geri döndüm.
    Herşeyi içine atan birine..
    zaman içinde sadakati, sevgiyi ve dostluğu öğrendim.
    Yalanı, iftirayı ve entrikayı da..

    Hayat hepimizi pişiriyor be çocuklar..
    Yaşamak zorundayız gibi geliyor.
    Halbuki ölmek çok kolay değil mi...?
    0 ...