tüktetim toplumu için herşeyin haftası ve günü gibi bize nefes aldıran-aldırmayan günlerden biridir..şimdilerde hayatımız boyu hergünün bir gün olduğu dönemlerde yaşıyoruz.. (bkz: vergi haftası) böylesi bitmeyen gün ve haftalar bize etkinliği yapılan kavramın dünyamızdan uzaklaşmasının ya da yitirdiğimiz değerlerin onanmasından başka bir anlamı yok.. (bkz: anneler günü) anneler günü var,demek ki annelik duygusu üzerine değer kaybı yaşıyoruz.. (bkz: yaşlılar günü) olduğu gibi..gününü ve haftasını kutladığımız ne varsa onu yaşamımızın ortasına koyup müzeleştiriyoruz..böylece korumaya alıp derin dondurucuya attığımız yiyeceklerin verdiği rahatlık misali antik değerlere sahip eşyalar kabilinde zamanın akışına havale ediyoruz..iş yılbaşına gelince durum daha bi karmaşık hale geliyor..hangi medeniyet hamlesinin eseri olduğu belli değil, zira HZ.isa'nın doğumundan 153 yıl önce kutlanmaya başlanmış..keza subjektif zaman alanına girmesi de cabası..tanımı, geleneği ve medeniyeti ne olursa olsun ortada kesin bi gerçek var ki bur durumdan küresel karunların ve kapitalizm inşacı dev holdinglerin ortaya koydukları tüketimi kışkırtma hamlesi başarıyla sonuçlanıyor..bütün bir yıl içerisinde yaşanan psikolojik ezikliğin bir gün ile tamire kalkışılması bir yana(sevgililer günü, anneler günü, babalar günü vs) batı medeniyetinin nezdinde milat olarak gördüğümüz kıymetli yılbaşımızın(!) içini kendimizi kaybederek doldurmak da içinde bulunduğumuz araf durumunu özetliyor..
hepsini geçtim, israil'in yaptıkları karşısında inim inim inleyen filistin'i umur duygularını kaybetmişçesine görmezden gelerek yılbaşını kutlamak hiç bi anlayışla açıklanamaz..