Mezopotamya Uygarlıklarının atası olan Sümerler dini yaşamlarında müziğe oldukça önem vermiş; ritüel (dini tören) adını verdiğimiz incelikli bir etkinlik biçimi yaratmışlardır. Bu etkinlikler, tapınaklarda geniş bir rahipler takımı tarafından yürütülürdü.
Erken Sümer devrinde varlığı bilinen tapınak okullarında, öğrenciye okuma yazmadışında hem rahiplik mesleğine ait dersler ve hem de bir müzisyen için gerekli tüm bilgiler verilirdi.
Böylelikle, müzisyen rahipler kült metinleri okuyabilir, rezitasyon yapabilir, geleneksel melodi birikimine sahip olarak şarkı söyleyebilir ve çeşitli müzik aletlerini çalabilirdi.
Sümer dualarının rahip ve koronun karşılıklı söylediği “responce” ve iki koronun değişmeli olarak söylediği “antiphone” biçimleriyle yapıldığı bilinmektedir.
Dualardaki ilkel ezgilere “Sir” diyorlardı. Solo ses ve koroya eşlik eden kamış kavallara “Sem” dendiği için, dinsel şarkılara da “ersamma” adını vermişlerdi. Sümerler, verimliliği simgeleyen boğa başlı “Algar” adını verdikleri lirler, “tig” ya da “tiggi” adını verdikleri yan ve düz çalınan flütler, “balag” adını verdikleri küçük davullar, “lilis” adını verdikleri ikili davullar ve “adapa” adını verdikleri tefler kullanmışlardır.
Sümerlerin Ur kenti kral ve kraliçe mezarlarında, kurban olarak sunulduğu düşünülen arp ve lir çalan müzisyen kadın iskeletlerine, müzik aletlerine rastlanılmıştır. Sümerlerde; cinsiyetleri, unvanları ve görevleri ne olursa olsun, yüksek makamdaki insanlar genel kurallar gereği kadın ve erkek kurbanları ile birlikte gömülürlerdi. Bu kurbanlar arasında arp ve lir müzik aleti çalan müzisyenler de bulunmaktadır.
Örneğin; “ Büyük Ölüm Çukuru ” olarak adlandırdığı bir Ur mezarında 6 asker, 4’ü arp ya da Lir çalan ve 64’üyse bunlara eşlik eden toplam 68 müzisyen kadın iskeletleri bulunmuştur.