Cennet, Dünyada iken, yapmamıza izin verilmeyen şeylerin helal olacağı, yapılan iyiliklerin, karşılık bulacağı bir yer olarak hayal edilir.
Lakin ben yaratılış olarak, her insanın dünyaya eşit şartlarda ve imkanlarla geldiğine inanmıyorum. bazı insanların, kendi seçimleri olmaksızın, doğuştan fıtrat olarak suça ve hataya eğilimli dünyaya geldiklerini düşünüyorum. Bunun tam tersi olarak bazı insanlarda, genetik olarak ağır başlı ve uslu bir yapıda hayata avantajlı olarak başlayabiliyor. Bu iki farklı yaratılış, bazen öyle uç noktalara ulaşıyor ki, ya çok çok iyi bir insan ya da kötünün daha kötüsü bir insan olarak aramıza katılıyorlar. ya çok iyi, ya da çok kötü oldukları için toplum içine adapte edilmeye çalışılırken bile farkında olmadan ailesine, topluma dolaylı yönden zarar verebiliyor.
Bu insanların çoğu, içsel dürtülerini dışarıdan psikolojik ve manevi bir destek alamadan hayatını sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bu desteğe ulaşanlar şanslı gibi gözükse de hayat boyu, yaratılışta genetiğine kodlanmış karakterini baskılamak için kendi içlerinde durmadan savaş halinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu Ömür boyu süren mücadele gün geliyor bir yerlerden çatlak vermeye başlıyor ve insan toplumun onu şekillendirdiği gibi değil yaratıldığı gibi yaşamaya başlıyor. Ve Bu insan böyle yaratıldığı için hem bu dünyada hem öteki dünyada çifte bonusla cezalandırılıyor.
Son olarak şunu söyleyebilirim ki, cennet, bu adaletsiz, vicdanı, merhameti olmayan dünyada yaşayan biz insanların geleceğe dair umutsuzluğuyla, dünyada yaşadığımız tüm olumsuzlukların zıttının hayal edildiği, kendisi hayalden ibaret olan yerden başka bir şey değildir.