ben bu yazıyı sana yazdım

entry31067 galeri video218
    30548.
  1. Anne şimdi kalbimin ortasında bir oyuk gibi kaldın. Dün ananem aradı, ekrana bakınca "annem" yazıyor sandım. Tutuldum kaldım. Telefonundan arama kayıtlarına bakıyorum. O sabah 11.53'te aramışsın beni. Parmaklarının bitkince telefonun tuşlarına bastığını hayal ediyorum. Ben o son saatlerde hadi geç kalacağız biraz daha hızlı olalım diye kendi kendime sitem ederken senin sadece suratıma bakıp susuşunu hatırlıyorum. Bir önceki gece yaptığım yemeği biraz sulandırarak püre haline getirmemi isteyişini. içine bir de pipet koydurmuştun, gece uyanıp yerim demiştin. Aylardır ilk defa kahve istemiştin benden. Çok uykum var ama uyumak istemiyorum demiştin. Seni konuşturmak için kendi kendime konuştum durdum sen kahveni içerken. Belki kendimce kızmıştım da hiç konuşmamana, sorularıma cevap vermemene. Ama gitmeme de izin vermemene. Koridorun ışığı açık, kapı ağzında oturmuştum ben de. Kahve içişini izlemiştim. Neler düşünüyorsun dediğimde elini salladın "çok şey" anlamında. Ama tek bir şey de demedin. Son günlerimizmiş, son saatlerimiz, son konuşmalarımız. Her şeyden habersiz gidip yattım. Daha her şeyin başındaydık çünkü. Çünkü her şeyin boğazımda düğüm düğüm olacağını, içimde kocaman büyüyeceğini, ağzıma kadar dolu hissederken içimdeki boşlukta süzüleceğimi bilmiyordum. Güzel yüzünün, ipek teninin belki günler sonra çürüyeceğini bilmiyordum. Babamla konuşup güzel şeyler söyleyecektik ona anne. Eğer her şey bir saat sonra olsaydı babam dayımın "başımız sağolsun" demesini değil senin sesini duyacaktı. Son konuşmanızda babamla, daha görüş tarihi belli bile değilmiş. Ama sen ona demişsin ki ben bir sonraki görüşe gelemeyeceğim. O günlerde ve gecelerde hep yanında oturmamızı istemiştin. Odaya gelip kestaneyi yastığa çıkmış kafanı koklarken gördüğümde bana "kestane bile senden daha anlayışlı" demiştin bana. "O devamlı beni kontrol etmeye geliyor". Halbuki ben de sürekli yanına geliyordum ama belki de daha fazlasına ihtiyacın vardı. Şu an kızıyorum daha fazla orada bulunmadığım için. Şu an odana girip oturuyorum ve hayalin bile kaybolmaya başladı odada. Ölürken tüm yaşamımız gözümüzün önünden geçiyormuş ya. Anne şimdi seninle olan tüm anılarım gözlerimin önünden geçip duruyor. Hastanede sana getirdikleri çiçekler hala vazoda. Onlarda bile birkaç canlı yaprak kaldı. Onları bile çöpe atmaya kıyamazken seni nasıl gömdük bilmiyorum. Fatih küreği toprağa saplayamadı. Hepimiz güçsüz mecalsizdik, senin gidişinden sonra senin gibi hissettik biz de nihayet. Her şey boğazıma diziliyor. Gözyaşlarım bile duruldu artık. Ama senin arkandan öyle çok yağmur yağdı ki anne. Fatih hep annem öldüğü için dedi. Rüzgar esti annem öldüğü için dedik. Kar yağdı annem göremedi dedim. Yaptığım her şey ve yapamadığım her şey bir bir içime doluyor anne. Arkadaşlarını, abilerini, yeğenlerini, anneni, babanı ve eşini ben teselli ediyorum. Tıpkı her şeyin 10 dakika öncesinde sana yaptığım gibi, ölümünü de süslüyorum anne. Diyorum ki güzel güzel giyinmişti, kıyafetlerini kendisi seçti. Bir önceki gün nevresimlerini değiştirmiştik. Kahvaltısını yaptı güzelce. Güzelce yıkadılar. Abileri babam için de attı o toprağı üstüne yavaş yavaş. Hepimiz ağlarken birbirimize güç vermek için uğraştık. Kahve bardaklarına dokunmadım hiç. Önceden atmak için devamlı ısrar ettiğim ama senin o çok sevdiğin yapay çiçekleri yatağının üstüne koydum. Senin seçtiğin, benim giydirdiğim o giysilerini keserek çıkarttılar üstünden. Ben onları katladım yatağına koydum. Seni sarıp götürdükleri çarşafı geri serdim. En çok yarı açık gözlerine sabunlu suyu dökerlerken canım yandı. Bi o zaman bakamadım sana. Gerçekten canım yandı. Tamam hissetmiyordun belki ama öyle de yapılmazdı ki. Sesini çok özledim. Her şeyini çok özledim. Gerçekten her şeyin yükünü sırtlamışken beni basit dertlerimden ötürü teselli etmeni özledim. Yatağında oturup öylece el aynana bakmanı özledim. Çirkin görünüyor diyerek benden istediğin yara bandıyla boynundaki benini kapatmanı özledim. Nereye dokunsam canın acırdı. Ellerin çok ağır diye sitem ederdin. Seni öyle hızlıca evirip çevirip yıkadılar ki, çok canım yandı. içimden dedim öyle yaparsanız hemencecik morarır kollarını. Bu esnada yarı morarmış vücudunu görmek çok canımı yaktı. Otobüsle geçerken baktığım mezarlığın morgunda bir gece geçirmen çok canımı yaktı. Dönemediğin için seni yan yatırıp bir yanına yastık koyardık. Mezarda seni yan döndürüp o yastık koyduğumuz tarafa toprak doldurmaları çok canımı yaktı. Ama anne senin canın yanmamıştır hiç umarım. Sadece bunu diliyorum. Senin yapamadıkların yaşayamadıkların için pişmanlık duymaya vaktin olmadı belki. Şimdi ben senin yerine ağlıyorum tüm o şeylere. Seni aylarca yıllarca hayattan izole şekilde yatağa bağlayan çektiğin o acıların hepsine ağlıyorum. Ben senin yerinde olsaydım bu kadar şeyi kaldıramazdım dediğimde, "başına gelseydi kaldırırdın" deyişini hatırlıyorum. Şu an başıma gelebilecek en kötü şey geldi galiba anne. Bunu söylediğimde inanmamıştın ama gerçekten hayatımda en sevdiğim insanı kaybettim. Ve bir şekilde kaldırıyorum her şeyi, ama ayakta ama çökmüş vaziyette ama sürünerek.
    7 ...