kısmen belgesel tadında da ilerleyen, ama kurgusuyla da sıkmadan sonuna kadar izlenebilen bir politik film. cezayir'in yerel tınılarıyla tatlandırılmış ennio morricone dokunuşu da filmin müziğini dikkate değer kılıyor. mesajı olsa da, yine de tamamen tek tarafın gözüyle anlatmayı seçmeyişi filmin izlenebilirliğini artıran etmenlerden. misal, albayın genel olarak basın toplantılarında köküne kadar fransa tarafının mesajlarını verişi, hatta sonlardaki bir basın toplantısında "biz de vakti zamanında fransa direnişindeydik, aramızda auschwitz'den, dachau'dan kurtulmuş elemanlar var" gibi ifadelerle güçlendirilmeye çalışılmış bir tirat atışı filmin bu konudaki unutulmazları arasında. ali'nin hikayesinin gelişimi de, acı finali de çarpıcı. bağımsızlık mücadelesinde liderlerin yeri gelince silahlı mücadele konusunda frene basmayı bilmesi filmin önemli detaylarından. yapıldığı yıllar itibariyle dönem filmi olarak da ilgi çekiyor. filmin açılışında cezayir kentinde ağırlıklı olarak avrupalılar'ın yaşadığı semtler ve ağırlıklı olarak yerli halkın yaşadığı semtler arasındaki farkın geniş açı görüntü içinde birarada yansıtılması filmin mesajını da kalitesini de gösteriyor.
--spoiler--
filmin sonlarındaki gösteriler esnasında megafonla göstericilere "ne istiyorsunuz?" diye soran polis şefine sisler arasından gelen "istiklal!" nidalı cevap * filmin tüyler ürperten hoş detayları arasında.
--spoiler--
izleyin, bu filmi dağarcığınıza katma şansını kaçırmayın arkadaşlar.