insanlar tümörüm olsa adını marla koyardım yazıları paylaşadursun, biz bir isim koyacak kadar sahiplenemediğimiz bu illeti annemin kafasından üçüncü kere söküp attık. Patoloji sonuçları nasıl gelecek tedirginliğiyle beklediğimiz şu sürece doktorumuz "tedaviye yanıt veren bir tümör" haberiyle son verdi. Fakatt ameliyattan iki gün sonra rahatça yatakta oturabilen annem şu an yine koltuğa oturttuğumuzda kendi kendine aşağı doğru kayıyor. Ameliyattan sonra ilk yürüdüğü zamanki gibi dizleri bükülmeden yürüyemiyor. Doktora göre önceki ameliyatlarda aldığı ışın tedavilerinden dolayı incelmiş olan bir şey bir şey duvarı bu sefer de sızıntı yapmaya başlamış ve tek burun deliğinden beyin omurilik sıvısı akmaya başladı. Ameliyatın üzerinden 8 gün geçti. Biraz iyiye gidiyor gibiyken şu an hareketlerinde olan zorlanmanın artması beni tedirgin ediyor. Bazı şeyleri yapmaması ya da yapamaması güç vermemesinden ötürü mü yoksa hala tümör ya da başka bir sebepten ötürü mü anlayamıyorum bir türlü. Daha yeni yeni oturarak yemek yemeye başlamışken şu an yine neredeyse yatar pozisyona geçtik. Üstüne battaniye örtüyorum ama yemek yemek için ellerini dışarıya kendisi çıkartmıyor. Bir soru soruyorum ama cevap vermiyor, sadece durmadan öylece yüzüme bakıyor. Anlamıyor mu, cevap mı vermek istemiyor yoksa üşeniyor mu bir türlü anlayamıyorum. Karamsar yaklaşmamaya çalışıyorum ve sürekli kendimce bir sebep buluyorum ama gerçek sebebi asla bilemiyorum. Şimdi de bu "bos" denen zımbırtının dışarı sızmasını engellemek için tekrar bir ameliyat yapılacak. Annem depresyonda mı bunu bilmiyorum. Ne düşünüyorsun diye soruyorum ama söylemiyor. Kardeşim cevap verdiğini sadece geç cevap verdiğini benim sabırsız olduğumu söylüyor. Ama ben bu gecikmenin isteği dahilinde mi yoksa nörolojik mi yoksa psikolojik mi olup olmadığını bilmiyorum. Bize söylenen tedaviye yanıt veren ve bu şekilde uzun bir süre yaşamaya elveren bir tümör olduğu. O zaman karşımda duran kadının neden böyle olduğu sorusu yanıtsız kalıyor. Ne yöne baksam ayrı bir sıkıntı veren şu durumu ve hayatımızın bu boktan kısmını geride bırakıp, geçmiş hiç olmamış gibi ve geleceğin de iniş çıkışlarla dolu olduğunu bilerek gündelik sofralara oturup kalktığımız zamanların özlemiyle bekliyorum.
Kafalarımızda ve kalplerimizde tam bir muallak olduğu için bir kenarda öylece beklettiğimiz tanrıya, şu tıp biliminin de cevap veremediği sorularla geri dönüş yapıyoruz. Çekilecek tüm filmler, girilecek tüm ameliyatlar, içilecek tüm haplar biterse ve hala çaresizsek eğer; tekrar gözlerimizi kapayıp, acaba duyulacak mı merakıyla o yalvarmalardan ibaret dualarımıza geri dönüyoruz.