ulus devlet

entry50 galeri
    46.
  1. Neo-liboş ve küreselci düzenin en büyük düşmanı olan devlet tipidir.

    Günümüzde en yaygın devlet tipi olan ulus-devlet modeli, ortaçağın sonunda -özellikle milli monarşilerin ortaya çıkmaya başlamasıyla- görülen bir devlet örgütlenmesidir. Bu örgütlenme modeli, günümüz anlamındaki yapısını XIX. yüzyılda kazanmıştır. XX. yüzyılın özellikle ikinci yarısındaki sömürge uluslarının bağımsızlıklarını kazanmalarıyla yaygınlaşan ulus-devlet organizasyonu, günümüzde siyasal anlamda üzerinde en çok tartışılan olgulardan biri olarak dikkat çekmektedir.

    Ulus-devlet olgusu, XIX. yüzyılda özgürlük ve kurtuluş hareketlerine katkıda bulunmuş bir model olarak değerlendirilen bir konumda bulunmuştur. Bu dönemde ulus-devlet, esas olarak Fransız devriminden miras alınan demokratik ve evrensel değerlere ayrılmaz olarak bağlı, ilerici bir olgu idi. Ulus-devlet, yüzyıllardır savaşlarla sarsılmış ve artık bu savaşların sebeplerini oluşturan imparatorlukların ve kişi keyfiyetine dayanan tek kişi otoritelerinin etkileri altında yaşayan ulusların ekonomik ve sosyal bazlarda ortaya çıkan sıkıntıları aşmak ve yüzyıllardır süren ulusların içine düşmüş olduğu karmaşalardan kurtulabilmeleri için gösterdikleri yoğun isteğe cevap olmuştur. Bu olgu, ulusların üyeleri arasında bir topluluk duygusunun yeniden yaratılabilmesi rüyası ve yeni bir idealizmin aşılanması, yaşamın ayartıcı bir seçenek olarak görünen tüm yönlerini kapsama yeteneği olan yeni bir ideolojinin merkezine oturtmuştur. Ulus-devlet, her şeyden önce yüzyıllardır “kimin ve neyin olduklarını” bilmeden yaşayan milyonlarca insana anlamlı bir aidiyet duygusu sağlayan ulusçu bir hareket olmuştur. Ulus-devlet yeni yeni filizlenmeye başladığı Fransız devrimi ile birlikte, ulusal topluluğu, kendi organik yapısı ile yaşamının doğayla benzeşen bir varlığı olarak kullanma yoluna gidilmiştir. Günümüzde bu görünümünde bazı değişimler gösterdiği kabul edilmekle birlikte yine de devlet modelleri içerisindeki en güçlü siyasal yapı olduğu kabul edilmektedir.

    Sonradan bir ulus ve devlet olacak ulusların yüzyıllarca süren belirsizliklerinden sonra göreli erken gelişimleri, bir rastlantı olmanın ötesinde, dünyada yaşanan idari, iktisadi ve kültürel alanda birbirini izleyen süreçlerle örtüştüğü görülmüştür. Burada devletin asıl özne olduğu da yadsınamaz bir gerçeklik olarak kabul edilmelidir. Devlet, bu süreçte idari, vergi ve askere alma faaliyetleri ile hükümranlık alanı içerisindeki nüfusa, ortak bir kimlik duygusu sağlamakla birlikte, “yurttaşlık sadakati” denilen olgunun da gelişmesini sağlamıştır. Bu durum, XVIII. yüzyıldan önce de var olan ancak adı konmamış, “ulusal egemenlik” anlayışının yerleşmesinde de önemli bir etkeni ifade etmektedir.

    Ulus-devlet, sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde yasal güç kullanma hakkına sahip ve yönetimi altındaki halkı türdeşleştirerek, ortak kültür, simgeler, değerler yaratarak, gelenekler ile köken mitlerini canlandırarak, birleştirmeyi amaçlayan bir tür devletin oluşumuyla tanımlanan ve günümüze şekil veren modern bir olgudur. Ulus ile ulus devletin, çoğu zaman olduğu gibi, çakışması durumunda aralarındaki temel farkın bir ulusun üyelerinin bir topluluk oluşturma bilinci göstermeleri ile birlikte, ulus-devletin bir ulus yaratımında veya ulusların kendi farkına varmaları için çalışması ve bir topluluk duygusu geliştirme çabası olduğu söylenebilir. Ulusun ortak bir kültürü, değerleri ve simgeleri varken, ulus-devlet bunları pekiştirme ve “vatana bağlılık” gibi bir amaç gütmüştür. Bu bilincin siyasi olarak oluşmasında Avrupa’nın 1815 Viyana Kongresi sonucu ortaya çıkan haritanın uzun bir zaman dilimi sürecinde bozulmaması da önemli bir faktör olarak görülmektedir.

    Ulus-devlet, özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, küresel ölçekte yaygınlığa ulaşmış bir siyasi yapılanma modeli olmuştur. Günümüzde, Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye devletlerin hemen tamamı ulus-devlet modeline göre ve ulus-devlet kurgusu esas alınarak yapılanmıştır. Bunun yanında, gerek geçmişte, gerekse günümüzde siyasi bağımsızlık elde etme amacıyla hareket eden birçok ulusçu akım da bir ulus-devlet kurma hedefine yönelmiştir. Bu nedenle, her genellemenin kaçınılmaz olarak içereceği yanılma payından çekinmeksizin, XVIII. yüzyılın sonlarından günümüze kadar, oluşturulması için mücadele verilen siyasi örgütlenme modeli ulus-devlet olmuştur denilebilir.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük