kıyamet kopuyor belki lübnanda, ama biz yine olduğumuz yerde keyfe keder bir hayatın yamaçlarındayız. dik değil yamaçlarımız bilakis düz bir ova edasında. onlar ise dik de olsa yamaca hasret büyüyorlar. hatta büyüyemiyorlar. büyümek nedir bilmiyor onlar, genç yaşta ölmenin ne demek olduğunu da bilmezler belki de, kimbilir? onlar öldüklerinde gençliğin önemini, hayatın ne demek olduğunu bilemezler. yaşlanmak yoktur lugatlarında. ortalama insan ömrünün 10 yıl, hadi bilemedik en fazla 20 yıl olduğunu sanarlar. oysa ki hayat dışarıda başkadır. insanların yaşam standartı vardır her dem şikayet ettikleri. her zaman şekva olsalar da, bir hayatları vardır yaşanabilecek.
hayat nedir bilmez lübnanın çocukları, filistinin yavruları. onlar hayatı tank taşlamaktan ibaret sanırlar. onlar hayatı top mermilerine yazılar yazarak yaşarlar. bizler ise sevgilimizin adını mahallenin duvarına çiziktirmekten vakit bulamayız da, hayattan müşteki oluruz nihayetinde. bilmeyiz o hayat için ne canlar gider. amacımız an be an yeni hayatlara yelken açmak olur. onlar ise bir hayatın hayalini bile kuramazlar.
ezilenlerin görünen yüzüdür lübnanın çocukları, filistinin yavruları. çok eskiden, 1988 - 1990 yıllarında, yani çocukluğumuzda, bir ilahi vardı filistinli bir yavrunun ağzından söyleniyordu. "yahudiler ayırdı beni yiğit babamdan" şeklinde. şimdi ise o babasız yiğitler ölmekte o meydanlarda. ve o ilahiyi söyleyecek bir yetim bırakmamakta kefere israil ordusu. bu şarkı bir daha çalınmayacak belki filistin semalarında. babasız yiğitlerin evlatları da olmayacak bundan sonra belki de.
içimizi bin parçaya ayıran görüntülere daha ne kadar şahit olacağız bilmiyorum lakin kimimiz içkisini yudumlamaktan geri kalmayacak, kimimiz gökteki yıldızlara bakıp sevgilisi ile şarkısını söyleyecek yine. kimimiz de çağlayanda, diyarbakırda, trabzonda miting düzenlemekten öte geçemeyecek. kimimiz ise zaten vurdum duymaz olduğu bu olaylar karşısındaki ketum tutumunu devam ettirecek ve yaşasın emperyalist sistem diyecek. düzen böyle ilerleyecek. bu çark böyle dönecek. ve biz yine ümid edeceğiz. üstad gibi haykıracağız belki de.
"BiZiM ŞARKIMIZ
Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim
Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim
Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur bizde gideriz
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim..."
bir gün olacak kıyamet kopacak. herkes susacak, kaçışacak bir yerlere. lübnanlı çocuklar ise oldukarı yerde duracaklar, alışık oldukları bu durum karşısında.
ve biz bu sefer de hakan albayrak ağzıyla haykıracağız. kim bilir???
her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey
bakma esrar çekip mayıştıklarına
bir gün var ya bu mağribli çocuklar
bir gün yakacaklar paris'i