istanbul’da doğup büyüyen 24 yaşında bi insanım. Müteveffa dedelerim ve ninelerim birbirlerine yakın köylerde otururlardı. Bu köylere gitmeyi küçükken hiç sevmezdim ama şimdi tek başıma ya da arkadaşlarımla, kuzenlerimle gidip orada kalmama izin vermeyen anne babamı darlamaya başladım gidelim diye. Karşı komşumuzdan aldığımız sütü yoğurt yapar, sebze artıklarını yine karşı komşuya ineğe yem diye veririm. 3 5 tavuk, bir kedi ile işimi görür, sebzemi tarladan koparırım. ilerleyen günlerde bi inek almayı bile düşünebilirim. O otlardan toprağa oturur, sigaramı yakar, kitabımı okurum. Ellerimle beslerim onu.
En büyük hayalim emekliliğimden sonra istanbul’a yakın, sevdiklerime yakın bir köye yerleşmek. Mümkünse şimdi de olabilir ama işim gücüm bu lanet metropolda maalesef.
Aslında asıl köyüme, yani büyüklerimin sonradan gelip yerleşmediği, doğduğu topraklarda yaşamak güzel olabilirdi. Ancak en yakın yerleşim birimine gitmenin bi kenarı uçurum, bir buçuk arabalık bir yolda arabayla 20 30 dakika sürdüğü yerde, geceleri çakal seslerinin geldiği, domuzları ve ayıları mahsullerden uzak tutmak için arada bi silahların patlatıldığı yerde, Trabzon’daki köyümde yaşamak istemem.