martin luther

entry109 galeri
    92.
  1. Martin Luther, 16 yy’da Avrupa’da yaşamış olan bir keşişti ve Katolik Kilisesi’nin yanlış uygulamalarına karşı çıkıp bugün Protestanlık adını verdiğimiz mezhebin oluşmasında ilk adımları atmıştır. Martin Luther hem insanlık hem de Hristiyanlık tarihi açısından çok önemli bir karakterdir.

    Martin Luther’in Gençliği
    Martin Luther, 10 Kasım 1483’te Almanya’nın Eisleben kentinde doğmuştur. Luther’in doğumundan kısa bir süre sonra ailesi, Eisleben’den 16 km kadar kuzeybatıdaki küçük Mansfeld kasabasına taşındı. Yerel bakır arıtma işinde başarılı olan babası Hans Luther, 1492’de Mansfeld’in bir belediye meclisi üyesi olmuştur.

    Luther eğitimine 1488 ilkbaharında Mansfeld’deki bir Latin okulunda başlamıştır. Orada Latince’de kapsamlı bir eğitim aldı ve On Emir, Rab’bin Duası, Havariler’in ikrarı, sabah ve akşam dualarını öğrenmiştir. 1497’de Luther, yakındaki Magdeburg’a, Ortak Yaşamın Kardeşleri tarafından işletilen bir okula, yani kişisel dindarlığa vurgu yaptığı, onun üzerinde kalıcı bir etkisi olan bir okula katılmak için gönderilmiştir. 1501 yılında, o zaman Almanya’nın en seçkin üniversitelerinden biri olan Erfurt Üniversitesi’nde eğitim aldı. Babasının finansal başarısından dolaylı herhangi bir bursa ihtiyacı olmadan eğitimine devam etmiştir. Luther 1502’de lisans derecesini aldı. Üç yıl sonra yüksek lisans derecesi almıştır.

    Eğitim ve Keşişliğe Başlaması:
    Sanat fakültesinden mezun olan Luther, üç “yüksek” disiplinden (hukuk, tıp veya teoloji) birinde lisansüstü çalışmalar yapmaya hak kazanmıştır. Babasının istekleri doğrultusunda hukuk çalışmalarına başlamıştır. Bununla birlikte, altı haftadan daha kısa bir süre sonra, 17 Temmuz 1505’te Luther, hukuk çalışmasını terk etti ve 1256’da kurulmuş olan Aziz Augustin Keşiş Düzeni’nin Erfurt’taki manastırına girmiştir. Stotternheim köyü yakınlarındaki şiddetli bir fırtına, onu hayatta kalması halinde istemeden bir keşiş olmaya yemin edecek kadar korkutmuştu. Luther bu yeminini onurlandırarak hukuk çalışmalarını bırakıp manastıra keşiş olmak için başvurur. Luther’in babası, manastır için saygın ve kazançlı olan hukuktan vazgeçtiği için ona kızgındı.

    1505 yılında Martin Luther’in bulunduğu manastır kendisini bir toplantı için Vatikan’a gönderdi. Vatikan’a varan Luther, orada gördüklerinden pek hoşnut kalmamıştı. Luther’e göre kilise ve etrafı yozlaşmıştı ve bu durumdan oldukça rahatsızdı. Kilise ruhsal bir otorite olmaktan çok siyasi ve ekonomik bir güce dönüşmüştü.

    Bu ziyaretin dönüşünde Martin Luther bağlı olduğu manastır tarafından Wittenberg’deki manastırda eğitim ve çalışmalarına devam etmesi için gönderilmişti. Buradaki eğitim sonrasında profesörlük unvanı alıp hem öğretmeye hem de çalışmalarına devam ediyordu.

    Bu çalışmaları sırasında özellikle Aziz Pavlus ve Aziz Augustin’in iman vurgusu onun için dönüm noktası haline gelmişti. Kutsal Kitap’ta özellikle “Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “imanla aklanan yaşayacaktır.” (Romalılar 1:17), “Tanrı katında hiç kimsenin Yasa’yla aklanmadığı açıktır. Çünkü imanla aklanan yaşayacaktır.” (Galatyalılar 3:11), “Doğru adamım, imanla yaşayacaktır. Ama geri çekilirse, ondan hoşnut olmayacağım.” (ibraniler 10:38) gibi ayetlerdeki imanla gelen kurtuluş ya da imanla aklanma kavramları vurgusu Martin Luther’in kilisenin uygulamalarına karşı bakış açısını temelden değiştirmeye başlamıştır.

    Kurtuluş iyi işlerle, duayla, oruçla, hacla, ikonlarla, yardımlarla, sakramentlerle veya herhangi bir eylemle değil, imanla gelir. Eylemelerimiz veya düşüncelerimizle kurtuluşu hak edebilecek kadar iyi olamayız. Sadece iman edebiliriz. Dolayısıyla Latince şu mottoyu kullanmıştır: “Sola Fide” yani “Yalnız iman”.

    Martin Luther – Araf ve Endüljans Sorunu
    1517 yılında Vatikan tarafından görevlendirilmiş olan bir rahip olan Johann Tetzel Wittenburg’a gelip Endüljans satmasıyla Martin Luther ve Katolik Kilisesi arasında tartışmalar başlar. Martin Luther kilisenin özellikle iki öğretisine karşı çıkıyordu: Araf ve Endüljans.

    Araf: Araf inancı Katolik kilisesinde, imanlıların öldükten sonra, cennete gitmeden önce günahlarının bedelini ödedikleri geçici bir arındırma mekanı olduğuna inanılan yer. Aslında ilk kilisenin Araf konusunda çok net bir doktrini olmamasına rağmen özellikle 12. yy’da Katolik doktrininin önemli bir parçası haline gelmiştir.

    Endüljans: Endüljans Papa’nın yani kilisenin yetkisiyle bu arındırma cezalarının hafifletilmesi belgesi vermesine denir. imanlılar bu belgeyi para karşılığı satın alabiliyorlardı. Bu şekilde sevdiklerinin Araf’taki süresinin kısaltılması için varını yoğunu kiliseye veriyorlardı. Endüljans uygulaması da ilk kilise tarafından inanılmamasına rağmen Orta Çağ’da, 11. ve 12. yy’da o dönem Papa’lık görevinde bulunan kişilerin, Haçlı Seferleri’nde savaşacak askerlere hizmetlerinin karşılığı olarak verilmeye başlandı. Sonrasında gelen Papa’lar bu uygulamanın çerçevesini genişletip devam etmiştir.

    Martin Luther ve Reformasyon Hareketleri
    işte 1517 yılında rahip Johann Tetzel Papa’nın verdiği görevle Wittenberg’de 3 Mark karşılığında Endüljans satmak için gelmişti. Bu fiyat bir işçinin 6 aylık birikimi anlamına geliyordu. Tam bu noktada 31 Ekim 1517’de Martin Luther 95 maddelik bir tez hazırlar ve Wittenberg Kilisesi’nin kapısına çiviler. Katolik Kilisesi’nin bu uygulamalarına şiddetle karşı çıkar. Bu durum tartışmaların etkisini genişletir ve birçok insan bu tartışmalara dahil olur. Martin Luther de bu şekilde ünlenmeye başlar. Luther’in vurgulamak istediği nokta kurtuluşun sadece imandan geldiği ve kilisenin özellikle endüljanslarla bu konuda yetkisinin olmadığıydı. Kurtuluş için isa Mesih ve çarmıh yeterliydi, herhangi bir rahibin bu konuda herhangi bir aracı olması gereksizdi. Martin Luther buna “Tüm imanlıların kahinliği” adını vermişti.

    Bu tartışmalar alevlenirken 1521’de Martin Luther Kutsal Roma – Germen imparatoru’nun huzurunda bu tezini savunması istenir. O dönemin imparatoru olan 5. Charles Luther’in yanıldığını söyleyerek tezini kabul etmez. Aslında Luther’den önce de kilisenin bu uygulamalarına karşı çıkılmıştı ancak baskı teknolojisinin o dönem gelişmiş olması Luther’in bu düşüncelerinin önce tüm Almanya’ya, sonrasında da tüm Avrupa’ya yayılmasını sağladı. 95 maddelik tez 1517 ile 1526 yılları arasında binlerce kopya basılıp insanlara ulaşmıştı.

    Ancak Martin Luther’in yapmış olduğu başka bir şey bu küçük çaptaki olayların daha geniş çapta etkin olmasını sağlamıştır. Luther Kutsal Kitap’ı Latince’den Almanca’ya çevirmiştir. Bu da Latince konuşamayan sıradan halkın Kutsal Kitap okuyabilmesini ve her bir bireyin Tanrı Sözü’ne ulaşabilmesini sağlamıştır. Matbaa’nın da yardımıyla binlerce kopya yayılmaya başlamıştı.

    Aslında Kutsal Kitap’ın bu kadar ulaşılabilir olmasının getirdiği güzel şeyler arasında bazı zorluklar da oluşmaya başladı. Kutsal Kitap’taki bazı noktalarla ilgili farklı farklı yorumlar oluşmaya başladı ve bu da bu Avrupa’yı bir nevi kaos durumuna itmiş oldu.

    1520 yılında Martin Luther Papa tarafından aforoz edildi. 1521 yılında Martin Luther bir toplantıya davet edilir ve yazmış olduğu kitapları tanımasını ve sonrasında reddetmesi istenmiştir. Martin Luther kitapları kendisinin yazdığını kabul eder ve biraz düşünmesi için zaman ister. Ertesi gün Martin Luther bazı kitaplarında kullanmış olduğu dilin uygunsuz olabileceğini kabul etmekle birlikte kitaplarının içeriğini reddetmeyeceğini bildirmiştir. Eğer Kutsal Kitap ya da mantıkla çelişmiyorsa söylediklerinin arkasında duracağını belirtmiştir ve şöyle demişti:

    “Kutsal Yazılar veya mantıklı bir sebeple ikna olmadıkça papaların ve konseylerin otoritesini kabul etmiyorum, çünkü birbirleriyle çelişiyorlar. Vicdanım Tanrı Sözü’ne esir. Vicdan aleyhine gidecek hiçbir şeyi kabul edemem ve etmeyeceğim, çünkü bu ne doğru ne de güvenlidir. Tanrım bana yardım et. Amin.”

    Kendisine atfedilen başka bir söz de şöyledir: “işte burada duruyorum. Başka bir şey yapamam. Tanrım bana yardım et! Amin.”

    Bu şekilde Reformasyon hareketleri daha sonrasında protestolarla Protestan hareketine dönüşmüştür ve bir müddet Avrupa’da sosyo-ekonomik çalkantılara yol açmıştır. Bu hareketin kendi içinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

    Martin Luther 1525 yılında evlenir ve aile kurar. 1545 yılında da böbrek yetmezliğinden vefat eder. Martin Luther Reformasyon hareketlerini başlatmasıyla dünya ve kilise tarihine temelden etki etmiştir.

    Luther’e göre Türkler, “Tövbekarlıktan uzak Hıristiyanlığın başına gelen, tanrının bir cezası”. Luther, Türklerin Hıristiyanların islahı için tanrı tarafından verilen bir ceza olduğunu, bu nedenle Osmanlı’ya karşı savaşılmaması gerektiğini söylüyor. Ona göre Osmanlı’yla savaşmak yerine Hıristiyanlar bu beladan ders almalı ve kendilerini düzeltmeliler. Ancak o yıllarda Osmanlı tehlikesi altında yaşayan Katolikler, Luther’in bu düşencesini kendisine karşı bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Bu anlamda Papa ve Türkler, Luther için aynı teolojik değerde. Ona göre her ikisi de deccal (Antichrist)."

    " Türkler görünüş, gösteriş ve sofuluk olarak Papalık kilisesine göre daha üstün ama Türklerin iyi işlerle Tanrının adaletini kazanması gösteriyor ki Hıristiyanlık çok farklı bir din. Çünkü Hıristiyanlıkta iyi ahlak ve iyi eylem var” şeklinde bir sonuç çıkarıyor. Luther’e göre bir Hıristiyan yaptığı iyi işlerle değil sadece Tanrının affı ve merhameti ile Tanrının adaletini hak eder. Ama Luther kendi ulusu ile kıyasladığı Türkleri “Bizim gibi abur cubur yiyip içmiyorlar”

    Luther 1540’larda Kuran’ı Latinceye çevirtip bastırmıştır. Bu tercümenin islam’a karşı mücadelede uygun bir araç olduğunu düşünüyor. Luther’e göre Türkler Hıristiyanlardan daha çok ibadet ediyor ve kendilerine kutsal bir görüntü vermeyi seviyor. Ancak bu kendini melek gibi göstermek isteyen şeytanın stratejisi ile aynı. Luther, Kuran’ı neden “bir şeytan eseri” olarak gördüğünü ise içinde Hıristiyanlar hakkında bulunan ayetlerle açıklıyor. Luther, her ikisine karşı mücadele verdiği Papa ve Türkler hakkında tarihe geçen “Papa’nın deccal (Anti Christ) olması gibi Türkler de şeytanın vücut bulmuş halidir” şeklinde bir sözü bulunmuştur. Daha sonraki yıllarda ise Luther, Kuran’ın basılmasının yasaklanmasını talep etmiştir.

    Almanya’nın tanınan Luther uzmanlarından Thomas Kaufmann’ın konu hakkındaki araştırma ve yazılarında Luther’in Türklere yaptığı hakaretlerden daha acımasız şekilde Yahudileri aşağılayıp hakaret ettiği görülmektedir. Bu konuda birçok araştırma ve makalenin konusu olmuş. Luther’in gazabına ayrıca “çingeneler” diye nitelediği Böhmerler, italyanlar ve Fransızlar da uğramaktadır..
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük