bush'un gider ayak, ayakkabılar için filistin'e ödettiği bedeldir. Güç kimin elinde ise onun düdüğünün öttüğü olaydır.
"Hamas roket atmayı durdursun, israil sivil hedefleri vurmasın" sözleri ile Amerika tarafından eleştirilen olaydır.
Olayda israil topraklarında ölenlerin sayısı, diğer tarafların kayıplarının yanında %1 gibi 1 rakama tekabül eder.
"Yaşamak Hakkı"nın insan olanlara değil, parası olanlara tanındığını gösteren durumdur. Öyle olmamış olsaydı, BM böyle bir şey için derhal müdahalede bulunurdu, ancak maalesef, para ile satın alınan toprak ülkesi, kanla satın alınan toprak ülkesinden değerlidir dünya siyasetinde ve yıllardır fısıltı gibi hep kullaklarımızda 1 son dakika haberi olarak kalır.
Uluslararası ilişkiler Teorilerinde güç teorisi çökmüş ilan edilse bile, hala çökmeyen 1 basit olay var,
Nasreddin Hoca der ki: Parayı veren, düdüğü çalar.
Moda ile düdüğü çalanlar olduğumuza inandıra dursunlar, düdüğü çalanlar merkantilist dönemde de liberal dönemde de sosyal-demokrat dönemde de neoliberal dönemde de aynı güruhtur. DEğişmemiştir ve Soğuk Savaş^tan sonra daha korkutucu hale gelmektedir, çünkü artık dengeleyici bir güç değil, sadece kınayıcı güçler vardır. Onlar da kendi rahatlarına kıyarak insanlar ölmesin diye bugüne kadar hareket etmemişlerdir, etmeyeceklerdir.
BM'nin tüm dünyanın değil de dünyayı kendinin sanaların birleştirdiği milletler olduğu ve bunların da el-etek duran Sadrazam kadroları ya da Kral çevresindeki Kralımız bu sabahta uyandı alkışlayıcıları olduğu görülmektedir.
Aristo devlet sınıflandırmasında yönetimleri sınıflar. Bu sınıflandırmada, demokrasi orta sınıfın yok olmaya yüz tuttuğu toplumlarda yozlaşmış devlet sisteminin göstergesi olarak tanımlanır.Bu tip ideal yönetimde - ki bu politea'dır; demokrasi değil- orta sınıfın toplumda geniş bir kesimi kapsar.
Orta sınıfın gün ve gün erimesi neo-liberal politikaların eseridir ve bu güç oligarşisini getirmiştir. Neoliberal çağın aktörleri, modern çağdaki ulus-devletler değil, üretimleri sadece teknoloji ve savaş sanayi olan Şirketlerdir ve bu dönem yeni bir çağın "modernizmin kabul edemediği" post-modern çağın başlangıcıdır.
Teknoloji ile gelişen egolar gücü elde etmekten vazgeçmedikçe durmayacaktır ve bu sefer işler 68'deki kadar kolay da değildir. Halkların siyasetteki söz hakları artmadıkça, çözülemeyecektir. Bunun içnse orta-sınıfın yeşertilmesi gerekmektedir. Bunu kim ister diye sorarsak, "güç amirleri"nin kesinlikle istemediğini ve halkın da olayı anlamaktan uzak olduğunu söyleyerek, ben isterimden öteye cevap alamayız.
Kızılay Filistin'e yardım gönderir, diğer dernekler de..birileri çıkıp kınar...nasıl olsa hala dünyada aklanması gereken çok para, güç için bedel ödediğini düşünen ama sadece egosunu tatmin eden çok şovenist vardır.
biz oturup yazarız ama dünya döner ve birileri de buna gelişme der ve biz de o gelişmeye dahil olmak için hep koşarız.
Sadece 1 gün, herşeyi bırakıp, hiç kimseyi beklemeden oturup, sadece birbirimize düşüncelerimizi anlatarak, hiç bir şeye ihtiyacımız olmadan konuşabilirsek, işte o zaman dünya döner ama bu durur. Bu da bir ütopyadır çünkü insanlığın böyle bir bilinci oluşsa dahi, zorunlu ihtiyaçları son bulmayacaktır.