Küçük Furkan ellerini şortunun cebine sokmuş, sallana sallana sahilde yürüyordu. Yağmur yüklü bulutlar havayı az biraz karartmıştı. Denize baktı, kıpırtı bile yoktu. Acaba su soğuk muydu ? Hava çok soğuk değildi ama çıkınca üşür müydü ? Biraz daha yürüyüp çimenliklere oturdu. Arkasındaki çalılıklarda bir hışırtı duydu. Mininacık patileri olan, siyah beyaz yamalı yavru bir köpek çalıların arasından ona bakıyordu. Paytak paytak yürüyüşüyle Furkan' ın yanına geldi. Dünyanın en sevimli köpeği herhalde buydu. Kucağına alıp sevmeye başladı. Derken aynı yerden bir yavru köpek daha çıktı. O da çok sevimliydi. Arkasında onu takip eden bir tane daha olduğunu fark etti. Saniyeler içinde üç tane yavru köpek olmuştu. Ne şanslıyım diye düşündü. Derken iki yavru daha çalılıkların içinden kuyruklarını sallaya sallaya geldiler. Çok sevimliydi keratalar evet ama...
- Anneleri nerede bunların ? diye düşündü Furkan.
Yavrular çok hareketliydi. Bıraksan üstüne çıkacak gibiydiler. O da ne ? Çalılıkların içinden dört beş yavru daha çıktı. Ortalık yavru köpeklerle dolmuş, Furkan' ın etrafını sarmışlardı. Şaşkınlık içindeydi. Bu kadar yavru köpeğin burada ne işi var diye düşündü. Kerataların biri şortunu ısırmaya çalışırken öbürü pati atıyordu. Çok sevimli oldukları için aldırmadı. Aman be ya bunun ısırmasından ne olur !... Derken çalılıklardan on onbeş yavru köpek daha çıktı.
- Allahım yarabbim bu çalılıkların arkasında ne var ? dedi Furkan. Çalılıklara doğru baktı.
Daha fazla köpek geliyordu. Ardı arkası kesilmeden yavru köpekler üstüne üstüne geliyordu Furkan'ın. Hiç de sevimli değildiler artık. Hırlıyorlardı, ısırıyorlardı. Furkan geri geri kaçarken sırt üstü düştü. Bu küçük şeylerin böyle başa bela olacağını tahmin edemezdi. Bacağını kolunu yüzünü ısırmaya başladılar. Sayılamayacak kadar çoklardı artık. Binlercesi çalılıklardan Furkan' ın üstüne üstüne akıyordu. Furkan' ı yiyip bitireceklerdi... Bir insan yavrusunu alacaklardı...