bu entry'nin sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif entryler silinir. şeklinde silinip silinmeyeceği hakkında bir bilgim yok ama şu silinen entry'mi tekrar bu başlıkta yazmak isterim. başımdan geçen olayları anlatmaktan zevk aldığım için mi bilinmez ama neyse, başlıyorum.
Uzun zaman önceydi. lise son sınıftık ve okuldaki son günlerimizi yaşıyorduk. O gün En yakın arkadaşım nazlı ve ben okulu asıp belki bir daha birbirimizi bu dönemlerde gördüğümüz kadar sık göremeyeceğimizin bilinciyle(elbette ki geberene kadar hep görüşeceğiz, arkadaş kalacağız bir ömür boyu), beraber birşeyler yapmaya karar verdik. bu şeyler bir cafeye gidip oturup birbirimizle daha sık zaman geçirmek, önceki okulu asışlarımızda gidip takıldığımız yerler, belki sinema olabilirdi. yeter ki sadece ikimiz olsun, biz olsun. sonuçta astık okulu. oss'nin ebesini sikmişim zaten. ebesinin amına kadar yolu var.
bizi spor arabalarıyla alıp istediğimiz yere götürecek sevgililerimiz yoktu. bu yüzden gideceğimiz cafeye minibüsle gitmek zorundaydık. olsun lan zaten öyle bir sevgilim olsun istemiyorum. gün boyu egosu tavanlarda dolaşan, tempra kicli yaratıklardır onların hepsi. ama hepsi. tüm genellemeler yanlıştır fakat; bu genelleme doğru. nitekim nazlı da benim gibi düşünüyordu. hala öyle düşünüyor o ayrı. ben de bu düşüncemden vazgeçmedim vazgeçmeyi de düşünmüyorum. (benim var ondan bir tane düşünürsen konuşalım öptüm by gibi mesajlarla gelmeyin) benim anlıyacağınız gibi ağzım bozuktur biraz. hatta birazdan da öte amına bile koyuyorum ne diyorsun? nazlı ise; benim tam tersim. tam bir hanimkizcegiz. olsun lan ama çok iyi anlaşıyoruz. yalnız bu 2 ayrıntıya dikkat. yazımın devamında olaylar bu temel üzerine gelişecek.
neyse cafedeyiz.her zamanki köşemize geçmişiz. sanki 2 sevgili gibi konuşuyoruz(lez falan değiliz çıkar o fikri aklından). ne konuştuğumuzu da hatırlamıyorum havadan sudan karı muhabbeti işte. karı milleti olarak çenesi düşük yaratıklarız biraz ne yapalım? yapımız bu. neyse baya koyulaşmıştı muhabbet. gelecekten falan da konuşmaya başladık. acaba doğru kişileri bulabilecek miydik? ya da ne zaman bulacaktık? olmadı onlar bizi ne zaman bulacaklardı? böyle devam ederken bir ara nazlının suratına baktım bembeyaz olmuştu. sanki büyük bir şırıngayla vücudundaki bütün kanı çekmişler. öyle kilitlendi. kalp krizi falan geçiriyor sandım o derece amına koyayım. işin aslı sonradan ortaya çıktı. meğer arka masada oturan dallamanın teki buna durmadan öpücükler, imalar, işaretler kaş göz falan yapıyormuş. arkamda olduğu için göremiyorum tabi herifi. kız bana söylemeye de utanmış, şokta. tek hamleyle önümde duran dumanı üstünde çayı kavrayıp dallamanın münasip yerine acımadan boca ettim(pişman değilim. ne hali varsa görsün.). karı gibi bağırmaya başladı saniyeler önce erkek kesilen insan bozması. hemen kavrulmuş yerlerini soğutmak üzere lavaboya koştu. o arada biz de hesabı ödeyip kalktık gittik. gereksiz bir kişilik yüzünden günümüz mahvoldu.
merak etmeyin kötüye birşey olmaz. mekanizma tıkır tıkır işliyordur hala. nerden biliyorsun diye sorarsanız; kalıcı bir hasar oluşsaydı intikam almak için mutlaka peşime düşerdi. buradan biliyorum. şimdi o dallama hala aramızda geziyor. hatta belki başka hanımkızceğizlerimize de arkadaşıma yaptığını yapmaya devam ediyor. topunun götüne şarap şişesi sokayım. nazlı seni seviyorum, öpüyorum, dallamanın yaptığı işaretlerin aynısını yapıyorum sana şu anda.