izmir marşı:
izmir'in dağlarında çiçekler açar
altın güneş orda sırmalar saçar
bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.
yaşa mustafa kemal paşa yaşa
adın yazılacak mücevher taşa.
şeklinde devam eden marş. duygu sellerine kapılırım bu marşı duyduğumda paşam. öyle böyle değil. burnum sızlar, gözlerim dolar, boğazım düğümlenir filan. aha klavyeye gözyaşım damladı!
konak: ankara için kızılay, istanbul için taksim, karayörük kasabası için mecburiyet caddesi ne demekse, konak da izmir için o demek. bi gözünde canlandırıver: çarşı iznine çıkmış askerler, haftasonu tatiline çıkmış inşaat işçileri filan. yok lan o kadar da kötü değil.
kemeraltı: 'abi bot mu lazım kot mu' diye soran esnafa sahip kolpa alışveriş mekanı. 5 liraya ayakkabı gördüm. labirent gibi bi yer. kaybolursan küçük taşları takip et, sahile çıkarsın. ben öyle yaptım ve başarılı da oldum.
kordon: hee, gitmeyeni dövüyorlar. ben de gittim. lakin yağmur yağıyordu ve kapşonun altından pek bişey göremiyordum. ama farz et ki, kadıköy sahil. benzetmem pek sağlam olmadı ama, ileride genişletmek isterim burayı. kordon'u değil lan! o geniş zaten. bir de, tarık akan'la necla nazır'ın (ki ben onu hep gülşen bubikoğlu sanıyordum) ateş böceği filminde de görülür.