tengri

entry92 galeri
    80.
  1. Doğu Hunları (m.ö. III. yüzyıl) zamanından itibaren kullanıldığı bilinen ten͡gri kelimesinin kökeniyle ilgili kesin bilgi yoktur. Türk diline dair etimolojik sözlüklerde kelimenin önceleri gökyüzünü, daha sonra tapınılan varlığı ifade etmek üzere tenri (ten͡gri), tanrı, bayat tenri, ugan tenri biçiminde kullanıldığı belirtilir. Ayrıca tanrı kelimesinin “göktanrı, gök” anlamında Sümerce dıngır/dingirden geldiği ve tıngır, tıngrı, ten͡gri vb. şekillere dönüştüğü söylenir. Bazı araştırmacılar, Çin yıllığı Shikı’da Hun imparatoru Mete Han’la ilgili bir haberde yer alan t’ien/tiyan kelimesiyle tanrı arasında paralellikler kurmuştur. Kâşgarlı Mahmud, Dîvânü lugāti’t-Türk’te ten͡gri kelimesinin “ulu tanrı” anlamına geldiğini, Türkler’in gözlerine büyük görünen her şeye tenri dediklerini nakleder. Türkler müslüman olduktan sonra tanrı kelimesini kullanmaya devam etmişlerse de zamanla onun yerini Allah ve Hudâ kelimeleri almıştır. Türkler’de ay ten͡gri, kün ten͡gri, kün-ay ten͡gri söyleyişleriyle idi, izi, ugan, çalap/çalabı, bayat ve günümüzde Orta Asya’da yaygın olan kuday kelimeleri de bulunmaktadır. Tanrı kelimesi ilk defa Orhon yazıtlarında “üze kök ten͡gri” şeklinde yer almıştır. Bazı araştırmacılar buradaki “kök/gök” kelimesinin tanrıyı ifade ettiğini söylemişse de Hikmet Tanyu, söz konusu kelimenin doğrudan tanrıyı belirtmeyip “büyük, yüce” anlamında onun sıfatı olduğunu, “üze” kelimesinin de aşkınlık bildirdiğini söyler. Daha sonra tanrı için kullanılan “bengü” (ebedî) sıfatı ise Moğol istilâsından sonra ortaya çıkmıştır.

    Bir kısım müellifler devletin büyüklük ve küçüklüğüne göre tanrı sayısının azalıp çoğaldığını, imparatorluk döneminde tanrı bir tek iken imparatorluğun parçalanmasıyla çok tanrıcılığın ortaya çıktığını ileri sürmüş; Türk inanç sisteminde dağ, su ve ağaç üçlüsünden doğan bir teslîsin varlığından söz ederek bu inanca Hıristiyanlık’takine benzer politeist bir karakter atfetmeye çalışmıştır. Ancak Orta Asya ve Kuzey Asya Türk topluluklarının karakteristik inanç sisteminde aynı zamanda bütün Türk topluluklarının temel kültü kabul edilen göktanrı inancında tanrı tektir. Bu tanrı hayvan veya insana benzer (zoomorfik/antropomorfik) özelliklere sahip değildir. Eski Sumer, Yunan ve Roma tanrı anlayışlarında var olan tanrıların tanrıçalarla evlenmesi (kutsal evlilik) inancına Türk tanrı anlayışında rastlanmaz. Öte yandan kitâbelerde yer alan “Türk Tanrısı” ifadesinden hareketle bu tanrının millî bir ilâh olduğunu düşünmek doğru değildir. Çünkü kitâbeler bir bütün halinde okunduğunda burada konu edilen göktanrının bir kabile ilâhı ya da millî tanrıdan ziyade evrensel bir tanrı olduğu söylenebilir. Göktanrı, Aristo felsefesinde ifade edildiği üzere âlemi bir defada yarattıktan sonra gelişim ve yönetimine müdahalede bulunmayan bir Demiurge olmadığı gibi Sâmî dinlerinin ilâhı gibi her şeye doğrudan müdahale eden tanrı da değildir. Kitâbelerden anlaşıldığına göre kozmik düzen, toplumsal yapının oluşması ve insanın kaderi göktanrıya bağlıdır; en azından Göktürkler döneminde rastlanan biçimiyle göktanrı yaratıcı ilâhtır. Ancak Yakutlar’da yedinci gökte oturan, her şeyi yöneten, insanlara daima iyilik eden ve Göktanrı’ya tekabül eden Ürüng Ayıı Toyın ile Altay Türkleri’nde aynı niteliğe ve fonksiyona sahip olan Bay Ülgen’in durumu göz önüne alındığında Göktanrı’nın büyük ölçüde Deus Otiosus (istirahate çekilen bir tanrı) karakteri kazandığı, hatta başlangıçta bulunmamasına rağmen zamanla antropomorfik ve zoomorfik özelliklere büründüğü görülür.

    Allah kelimesi islâm öncesi Araplar’ının duaları ve özellikle şiirlerinde kullanılmaktaydı. Ancak bu kelime, islâm döneminde kâinatı yaratan ve yöneten en yüce varlığın bütün sıfatlarını kapsayacak bir muhteva zenginliğine kavuşmuştur. Bozkır Türk topluluğunun asıl tanrı inancı yücelik ve kudretin ifadesi sayılan “semavî” anlamında Göktanrı’ya dayanıyordu. Türkler’in islâmiyet’i benimsemesiyle Tanrı Allah kelimesinin yerini almıştır. Nitekim Xiii. yüzyılın sonlarından itibaren Yûnus Emre’de ve ondan bir asır sonra Süleyman Çelebi’de Tanrı Allah kelimesiyle birlikte kullanılmıştır. XV. yüzyılın başlarında yapılan satır arası Kur’an tercümesinde Allah lafzı Tanrı kelimesiyle karşılanmış ve bu kullanılış bir asır kadar devam etmiştir. Ardından özellikle dinî metinlerde Tanrı kelimesinin yerini Allah lafzı almıştır. Günümüzde Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kırgızistan başta olmak üzere Rusya Federasyonu içinde yer alan Tataristan ve Altay halkları arasında göktanrı inancını temel alan ve tengircilik/tengricilik (tengrizm, tengrianstvo) adıyla ortaya çıkan dinî bir hareket mevcuttur. Batılı araştırmacılar tarafından “neo-paganizm” diye nitelenen, göktanrı inancı altında millî değerlere, örf, âdet ve geleneklere dönmeyi amaçlayan bu hareket Kırgızistan’da Kırgızcılık diye de adlandırılmaktadır. Bu inanışın Göktanrı inancıyla bir ilgisi bulunmadığı gibi XiX. yüzyılda Japonya’da Nakayama Miki tarafından kurulan ve bir kısım literatürde Tenrizm olarak da geçen Tenrikyo dinin de Tanrıcılık’la bir ilişkisi yoktur.

    Kaynak: tdv islam ansiklopedisi.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük