Şimdi Bizim tarih yazımında bir bias sorunumuz vardır. Dünya tarihi dediğin aslında batı tarihidir, geri kalan Coğrafyaların tarihi batıya referansla yazılır. Yani batı biaslıdır. Bu da içinde bir söylem ve tahakküm üretir (Said). Bunda ötürü Bizim gibi toplumlar için Son 40 yılın büyük sorunu bu batı merkezli anlayışı Geri almaktır (undoing) (prakash). Ama bu çok zor bir iştir, çünkü tüm algılarımız ve kullandığımız kavramlar bizzat batı ürünüdür. Farkında bile olmadan O kadar Batı merkezli düşünürüz ki bu bourdieu’nün doxa dediği bir alana çekilir. Bu siyah beyaz meselesinde de durum benzer. Siyah da insanDır beyaz da insan. Beyaz insanı nasıl tarif etmek Gerek diye bir sorunsalımız yok, değil mi? Çünkü insan denilince senin aklına gelen o. Yani senin algılarını biçimlendiren o. O bir model, ideal haline geliyor. Ondan farklı olanı yani siyahi tanımlamak çabasına giriyorsun. Bunu dikkat edersen Beyaz insana referansla yapıyorsun. Yani farkında bile olmadan insan söylemini yine beyazlar üzerinden kuruyorsun. Halbuki siyah insan için de beyaz insan için de bir sosyal tabir yapmadan ikisini de aynı göreceğiz. Sadece bilimsel, ne bileyim antropolojik, genetik çalışmalar için falan siyah beyaz ayrımı kullanışlı olabilir. Onun dışında siyah insanı tarif etmek gibi çaba olmamalı. Çünkü farklılığı tanımlamıyoruz. Siyah ne kadar farklıysa beyaz da O kadar farklı.