"kadının ortaklaşalığı"nın burjuva düzenine ait olduğu ve mülkiyetin ortadan kalkmasıyla birlikte bunun da ortadan kalkacağının komunist manifestoda açıkaça ifade edilmesine rağmen, iddialarıyla meseleden ne kadar bihaber olduklarını kanıtlayanların;
Gırtlaklarına kadar burjuva düzeninin "iğrençlikleri" içinde yaşayanların,
"fikir altyapıları" ve dünyaları sığlıklarından menkul olanların dayanaksız iddialarıdır.
Aklı selim olanlar için Komünist Manifesto'dan yapılan kısa bir alıntı:
--spoiler--
Ailenin kaldırılması! En radikal kişiler bile, komünistlerin bu menfur amacı karşısında parlayıveriyorlar.
Bugünün ailesi, burjuva aile, hangi temele dayanıyor? Sermayeye, özel kazanca. Bu aile tam gelişmiş biçimiyle, yalnızca burjuvazi arasında vardır. Ama bu durum, taydaşını, proleterler arasında ailenin fiilen varolmayışında, ve açık fuhuşta bulmaktadır.
Taydaşı yok olunca, burjuva ailesi de doğal olarak yok olacaktır, ve sermayenin yok olmasıyla her ikisi de yok olacaktır.
Bizi, çocukların ana-babaları tarafından sömürülmesine son vermeyi istemekle mi suçluyorsunuz? Bu suçu kabulleniyoruz.
Ama, ev eğitiminin yerine toplumsal eğitimi koymakla, ilişkilerin en kutsalını yok ettiğimizi söylüyorsunuz.
Ya sizin eğitiminiz! O da toplumsal değil mi? O da, içerisinde eğitim yaptırdığınız toplumsal koşullarla, toplumun dolaysız ya da dolaylı müdahalesiyle, okullar aracılığıyla belirlenmiyor mu? Eğitime toplumun müdahalesini komünistler icat etmedi. Yaptıkları şey, bu müdahalenin karakterini değiştirmeye ve eğitimi egemen sınıfın etkisinden kurtarmaya çalışmaktan ibarettir.
Aile ve eğitim konusundaki, ana-baba ile çocuk arasındaki kutsal ilişki konusundaki burjuva safsataları, proleterler arasındaki tüm aile bağları modern sanayiin etkisiyle parçalandıkça, ve bunların çocukları basit ticaret nesneleri ve iş araçları haline geldikçe daha da iğrençleşiyor.
Ama siz komünistler, kadınların ortaklığını getirmek istiyorsunuz, diye bağırıyor tüm burjuvazi bir ağızdan.
Burjuva, karısını, salt bir üretim aracı olarak görüyor. Üretim araçlarının ortaklaşa kullanılacağını duyuyor ve, doğal olarak, ortaklaşa olma yazgısından kadınların da aynı şekilde paylarına düşeni alacaklarından başka bir sonuça varamıyor.
Hedeflenen gerçek noktanın, kadınların salt üretim araçları olma durumuna son vermek olduğunu aklına bile getirmiyor.
Kaldı ki, burjuvalarımızın sözümona komünistler tarafından açıkça ve resmen yerleştirilecek olan kadınların ortaklaşalığı karşısında gösterdikleri erdemli öfkeden daha gülünç hiç bir şey olamaz. Komünistlerin kadınların ortaklaşalığını getirmelerine gerek yoktur; bu, çok eski zamanlardan beri zaten var.
Burjuvalarımız, kendi proleterlerinin karılarını ve kızlarını ellerinin altında bulundurmakla yetinmiyorlar ve resmi fuhşu bir yana bırakırsak, birbirlerinin karılarını baştan çıkarmaktan büyük zevk duyuyorlar.
Burjuva evliliği, gerçekte, evli kadınlarda ortaklık sistemidir, ve dolayısıyla komünistler, olsa olsa, kadınların ikiyüzlüce gizlenmiş ortaklaşalığı yerine açıkça yasalaştırılmış olanını getirmeyi istemekle suçlanabilirler. Zaten, apaçıktır ki, bugünkü üretim biçiminin kalkmasıyla birlikte, bu sistemden çıkan kadınların ortaklaşalığı da, yani resmi ve özel fuhuş da kalkacaktır.
Komünistler, ayrıca, vatan ve milliyeti kaldırmayı istemekle de suçlanıyorlar.
işçilerin vatanı yoktur. Onlardan sahip olmadıkları bir şeyi alamayız. Proletarya, herşeyden önce, siyasal gücü ele geçirmek, ulusun önder sınıfı[45*] durumuna gelmek, bizzat ulusu oluşturmak zorunda olduğuna göre, kendisi, bu ölçüde, ulusaldır, ama sözcüğün burjuva anlamında değil.
--spoiler--