Hayli uzun zaman önce bitirdiğim keyifli dizi; Dizideki psikolojik temeli çok sevdim.
Hatırladığım kadarıyla birkaç yerde freudyen sürçme dediğimiz parafrakslara yer verilmişti. Yasin' le meryem' in bir diyaloğu vardı misal, yasin hocanın kızından hoşlandığı sıralarda ruhiye köye gitmek istiyordu. Yasin, Meryem' e 'toparlan köye gidiyoruz' dedikten sonra Meryem sebebini sorduğunda 'yengen gitmek istemiyor' deyip hemen ardından 'istiyor' diye kendini düzelterek bilinç dışındaki isteksizliği dile getirmişti. Aynı biçimde peri, Meryem' e eski çalışanlarının adıyla hitap etmişti.
Dizide bağlanma bozuklukları ve ebeveyn-çocuk özdeşleşmesinin psikopatolojik yönü de çok hoş aktarılmış; sinan' ın fallik dönem fiksasyonları o ebleh suratından akıyordu resmen.
bizimkiler Hollywood çıkması yahut çakması filmlere alışık oldukları için kurguyla kafayı yemiş durumdalar. Bu dizide mühim olan olayların bir yerlere bağlanması değil, her film/dizi bu beklentiyle izlenmemeli. Dizinin güzelliği iç çatışmaların yansıtılışındaki ustalıkta bana kalırsa.
Bir de, oyunculukların beğenilmesini 'hö sanki eleştirmensiniz' diyerek eleştiren kesime de anlam veremiyorum. bir kitabı beğenmek için yazar, bir resmi sevmek için ressam mı olmanız gerekiyor ?
Başyapıt olmasa da oldukça hoş bir diziydi, tebrik ediyorum berkun oya' yı bizi bize böyle ustalıkla seçilmiş stereotiplerle aktardığı için. Benim nezdimde dizideki en güzel sahneden bir kesitle de esenlikler diliyorum.