uyumsuz hayal kurma, aşırı hayal kurma, alternatif gerçeklik gibi çevirileri olan bir tür rahatsızlık diyemicem bana kalırsa aşırı hayalperestlik durumu. gün içerisinde çok kolayca hayal kurma, günün belli bir saatini hayal kurarak ve rutin haraketlerle bunu desteklemek, bir çok tetikleyiciyle bi anda hayallere kapılma gibi örnekler mevcut. elbette bunun rahatsız kısmına geçtiği durumlar vardır. ben bu terimi öğreneli bir ay oldu ama beni tetikleyen ya da rahatsız eden her şey martin scorsese'nin the king of comedy filmini izleyince başladı. kafamda bir çok şeyi hayal edip o dünyada tatmin olduğumu ve şu karantina günlerinde sırf bu yüzden hiç de sıkılmadığımı anladım.
bendeki süreç şöyle, hatırladığım aklımın erdiği kadarıyla, ilkokulda annemin ve babamın çalıştığı benim evde günümün çoğunu yalnız geçirdiğim dönemde müzik kanallarını açar hayal kurarak dans ederdim. bu hergün yaptığım bir şeydi. ortasonda geceleri uyumadan önce radyo programı dinlemeye başladım, ara ara kendimi o konuşmaların içinde hissederdim. liseye geçince bu evde kalıp dans etme durumu olmadı çünkü lisem bi yarım saatlik yürüme mesafesindeydi ve o sırada müzik dinleyip yürüyüp hayal kuruyordum ve bu zaman dilimi hayal kurmam için tatmin ediciydi. öncelikle şöyle söyleyeyim hayallerim asla fantastik değildir. şarkıcı, astronot, başbakan bile olmam; gayet gerçekte de olabileceğim statüdeyimdir. asla tanımadığım kişiler yok, belki çok nadir, ve genelde bir mekanım var hep oradayım hayallerimde. şiddet içermiyor, kaçırılma gibi gerilimler yok. hayallerimde aslında zaten reeldeki halim gibi hep makara eğlence içinde. üniversiteye geçince hayal dünyamdaki bir çok alan azaldı, bir iki senaryonun etrafındaydım. günde belki max o da uyumaya harcadığım ve yürürken ki vaktimle bir saat sürüyordu, zaten işe de başlamıştım yani vaktim yoktu. bahsetmek istediğim yanımda birileriyle iletişim halindeyken donup hayal kurmuyorum. pandemiyle beraber hep evde olunca benim bu durumum arttı. zaten beni korkutan da bu oldu. duşa giriyorum içimden konuşuyorum, yemek yapıyorum içimden konuşuyorum. aslında reelde hala arkadaşlarımla iletişim halindeyim, ailemle iyiyim. ama yok çok boş vaktim olunca bu da arttı. kimseye anlattığım bir şeydi, taa ki başka bir sözlükte denk gelene kadar. birkaç kişiden de gayet sosyal olduklarını ama pandemide boş vaktin artmasıyla hayallerinde arttığını duydum. bu sanıyorum tıbbi tedavisi olan bir durum değil çünkü bir hastalık değil. ama google'a yazarsanız size hemen şizofren olduğunuzu ve tedavinizin olmadığını söyleyecektir. bu durumu çok güzel anlatan bir video buldum, linkini bırakıyorum. biraz daha durumun arttığı veya asosyal kişilerin örneklerinden bahsediyor ama benim gibi örnekler de var. açıkcası ben bunu azaltmak istiyorum çünkü kafamın içindeki arkadaşlardan işlerden aşklardan tatmin olmak istemiyorum, ha becerebilcek miyim? bilemiyorum.
edit: altı ay sonra yazmak istediğim bir kaç nokta var. instagramdan bu durumu yaşayan bir grup kişiyle görüştüm. ve yaşadığımla alakası olmayan durumlar yaşandığını anladım. bu gerçekten hastalığa bir adım öncesi ya da ta kendisi de olabiliyormuş. konuştuğum herkes en az bir senedir yardım alan tedavi sürecinde olan ama bir türlü hayatlarını normal seyrinde yaşayamayan insanlardı. en büyükleri de 18 yaşındaydı. sanıyorum yaşlarının getirdiği bir hayalperestlik ve amaçsızlıkla gelen boş vakit-tabi aile içi travmalar baş faktör unutmamak lazım- onları iyice tetiklemiş ve bu hale getirmiş. onlarla konuşmak beni hem korkuttu hem rahatlattı. ama en azından sadece basit hayaller kurduğumu ve odak problemi yaşadığımı, hatta asolanın odak problemim olduğunu, öğrendim. yani hayatınızın akışına göre bu bir ‘fazla hayal kurma durumu’ değil hastalıkta olabiliyormuş.