2018 yılının son çeyreğinde başlayıp, 2020 yılına uzanan, büyük ihtimalle 2021 yılında da devam edeceği öngörülen krizdir.
ekonomist değilim, konuyla ilgili akademik bir çalışmam yok. ancak 12 senedir, özel sektörde üst düzey yönetici olarak çalışmam sonucu, çalışanların ve işverenin durumu ile ilgili tespitlerim var. onları paylaşmaya çalışacağım.
-bilindiği üzere, kamu ihalelerinde devlet tl ile ödemeye yapmaya karar verdi. fakat üreticinin kullandığı ve devletin belirli bir yüzdesine sahip olduğu hammadde tedarikçileri, hammaddeyi hala dolar ile satıyor. bir noktadan sonra üretici sattığı mal kadar hammadde alamamaya başlıyor ve ödeme güçlükleri baş gösteriyor.
-asgari ücret zaten apayrı bir konu. insanca yaşamayı sağlayacak kadar olması gereken asgari ücret, enflasyon oranı manipüle edildiği için, hak ettiği noktaya hiçbir zaman gelemiyor. fakat asgari ücrete yapılan zamları, ödeme güçlüğü çeken ve finansal yapısı kötüleşen işverenler karşılayamıyor. hal böyle olunca iş yerinde personel azaltma yoluna başvuruyor. işsizlerin arasına yeni işsizler katılıyor.
-ülkede vergi alınabilen kesim sadece bordrolu çalışan kesim. maaşlarımız daha elimize geçmeden vergi kesiliyor. öte yandan bir bakıyorsunuz hangi firmaların ne kadar vergisi silinmiş. ne yazık ki ülkede, çalışanlarının ferdi olarak kurumdan daha fazla vergi ödemesi gibi örnekler var.
-istihdam yaratmakta, iş alanları açmakta hem devlet hem özel sektör zorlanıyor. kimsenin iş beğenmediği falan yok, kimse yalan söylemesin. iş yok iş. işveren alıştı dört beş farklı işi aynı insana yaptırıp kar etmeye.
-kaçak iş gücünü engelleyemiyoruz.
-beşeri sermayeye olan yatırımımız yok denecek kadar az. ülkenin her tarafına manyak gibi üniversite açıp, herkesi üniversite mezunu olmaya özendiriyoruz ancak bir gelecek de sağlamıyoruz. öte yandan iş bulabilen, kurumlarımıza aldığımız gençlerimize tek kuruş yatırım yapıp, kendilerini geliştirmek için fırsat yaratmıyoruz.
-tasarruf sadece vatandaş üzerinden yapılıyor. acı reçetelerden bahsediliyor. ben ortaokuldayken rahmetli ecevit vardı, kemal derviş ülkeye çağrılmıştı. kemer sıkma politikası bizim bile dilimizdeydi. aradan yirmi sene geçti hala acı reçete. sadece makam arabaları değil, ekstra kullanılan, uçuk kaçık kira bedelleri olan, şişirme kadroların bulunduğu her makam revize edilmeli. yoksa sekiz uçakla pikniğe giderek bu buhranın içinden çıkmak mümkün değil.