maide suresi kuran-ı kerim'in 5. suresidir. medine döneminde inmiş olup 120 ayetten oluşmaktadır. maide kelimesinin türkçe anlamı "gıda" demektir.
1. ey iman edenler! akitlerinizi yerine getirin. ihramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. şüphesiz allah istediği hükmü verir.
2. ey iman edenler! allah'ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de rab'lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek kâ'be'ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. ihramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. sizi mescid-i haram'dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. iyilik ve takva (allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. allah'a karşı gelmekten sakının. çünkü allah'ın cezası çok şiddetlidir.
3. ölmüş hayvan, kan, domuz eti, allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. işte bütün bunlar fısk (allah'a itaatten kopmak)tır. bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. artık onlardan korkmayın, benden korkun. bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islâm'ı seçtim. kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
4. (ey muhammed!) sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. de ki: "size temiz ve hoş olan şeyler, bir de allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. onların sizin için tuttuklarından yiyin. onu (av için) salarken üzerine allah'ın adını anın (besmele çekin). allah'a karşı gelmekten sakının. şüphesiz, allah hesabı çabuk görendir.
5. bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. mü'min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.
6. ey iman edenler! namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (teyemmüm edin). allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
7. allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "işittik, itaat ettik" dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. allah'a karşı gelmekten sakının. şüphesiz allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
8. ey iman edenler! allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. adil olun. bu, allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. allah'a karşı gelmekten sakının. şüphesiz allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
9. allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükafat vardır" diye vaatte bulunmuştur.
10. inkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir.
11. ey iman edenler! allah'ın size olan nimetini hatırlayın. hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. allah'a karşı gelmekten sakının. mü'minler yalnız allah'a tevekkül etsinler.
12. andolsun, allah israiloğullarından sağlam söz almıştı. onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. allah şöyle demişti: "sizinle beraberim. andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) allah'a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır."
13. işte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (ey muhammed!) içlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. yine de sen onları affet ve aldırış etme. çünkü allah iyilik yapanları sever.
14. "biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz almıştık. ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!
15. ey kitap ehli! artık size elçimiz (muhammed) gelmiştir. o, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. işte size allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap (kur'an) gelmiştir.
16. allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.
17. andolsun, "allah, meryemoğlu mesih'dir", diyenler kesinlikle kâfir oldular. de ki: "şâyet allah, meryemoğlu mesih'i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, allah'a karşı kim ne yapabilir? göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı allah'ındır. dilediğini yaratır. allah her şeye hakkıyla gücü yetendir."
18. (bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, "biz allah'ın oğulları ve sevgili kullarıyız" dediler. de ki: "öyleyse (allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz." (allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı allah'ındır. dönüş de ancak onadır.
19. ey kitap ehli! peygamberlerin arası kesildiği bir sırada "bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı" demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (muhammed) geldi. (evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.
20. hani mûsâ kavmine demişti ki: "ey kavmim! allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. sizi hükümdarlar kılmıştır ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti."
21. "ey kavmim! allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. sakın ardınıza dönmeyin. yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz."
22. dediler ki: "ey mûsâ! o (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz."
23. korkanların içinden allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: "onların üzerine kapıdan girin. oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. eğer mü'minler iseniz yalnızca allah'a tevekkül edin."
24. dediler ki: "ey mûsa! onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. sen ve rabbin gidin onlarla savaşın. biz burada oturacağız."
25. mûsa, "ey rabbim! ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır" dedi.
26. allah şöyle dedi: "o halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme."
27. (ey muhammed!) onlara, adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. kurbanı kabul edilmeyen, "andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. öteki, "allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti.
28. "andolsun! sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. çünkü ben âlemlerin rabbi olan allah'tan korkarım."
29. "ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. işte bu zalimlerin cezasıdır."
30. derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
kaynak: http://www.kuran.gen.tr