çocukluktan başlayıp gençliğe, orta yaşlara kadar, çevresel faktörlerin yoğun etkisinin de ister istemez yönlendirmesiyle, zihinde oluşturulan hayal, o dünyadaki cennet... ulaşmak dert. ancak ulaştıktan sonra da bir bambaşkalık oluyor. bu da başka insanlara dert.
eğer hayale ya da hayale yakın bir hayata kavuştuysanız bunu nasıl yaptığınız sorulduğunda muhtemelen çok büyük bir cesaret, gözü karalık ve atılganlık ile olduğunu söyleyeceksiniz. deyim yerindeyse kelle koltukta bir yaşam geçirmiş ve nihayetinde arzulanan kalenin zirvesine oturmuşsunuz. ancak sorun burada başlıyor; artık savaşmak, can almak, sahaya inmek, gerekirse ölmek istemiyorsunuz. sadece zirvenin tadını çıkarmak istiyorsunuz.
çapsız kral pene'nin bir sözü var; "beni yiğit kılan sizlerin korkaklığıdır." insanı zirveye alttakiler taşır. diğerleri ne kadar başarısızsa sen o kadar başarılısındır. durum böyle iken alt tabakadan ayrı, onlarsız bir zirve düşünülemez. onlar her zaman vardır ve her zaman alt edilmeleri gerekir. yokmuş gibi yapmak zamanla güç kaybettirir ve sonunda onların yanına inmeye sebebiyet verir. peki nasıl olacak bu işler?
güç birikmez. ya vardır ya yoktur. sonra kullanmak için saklanılamaz. her an, her dakika yeniden kazanılmak veya korunmak zorundadır. madem öyle savaşın kendisinden zevk almak zorundasın. bir tanesini kazanır kazanmaz bir yenisine arzu duymalısın. alt etmekten, gücünü her an göstermekten, yenmekten tat almalısın. yalnızca tek bir kale kazanıp, tası tarağı toplayıp, kapısını kilitleyip, içine girip orada mutlu ve mesut yaşam sürdürmeyi düşünmek büyük ahmaklık olur. buna hiç kimse izin vermez.
daha güncel bir örnek vereyim... yıllarca okumuş, gece gündüz ders çalışmış, sınavlar vermiş, hayalindeki hayata ulaşmak gayesi ile motive olmuş bir adamın otuzlu yaşlarında nihayet uzman doktor olup güzel bir eş, harika bir otomobil, müthiş manzaralı bir ev ve çok tatlı bir çocuk sahibi olduğunu varsayalım. bu adamı hayali için tam konsantre çalıştığı dönemlerde engellemeye kalktığında eminim seni çiğ çiğ yerdi. fakat şimdi... şimdi tam bir ılık götlüye dönüştü. trafikte küfretsen karşılık vermez, kaçar gider. bankada sırasını alsan "ya sabır" çeker. kapısının önüne çöp atsan "pasif agresif" bir şekilde oflayarak alır çöpe atar. hastanede bir hasta yakını üstüne yürüse kibar kibar izaha kalkar vs. vs... ne oldu birader? ne yaptılar lan sana? Erzurumlu, erzincanlı, gaziosmanpaşalı, malatyalı, anadolu çocuğu, anası babası köylü adamdın sen. ne oldu bir anda bu skillerin yok oldu gitti? biraz iyi kazanıp biraz statü yapınca nasıl böyle korkak oldun? yarı boyunda adamın postasına ne oldu da "şimdi tadımız kaçmasın" şekli sessiz kalıp, arkanı dönüp gider oldun? ben cevabını vereyim: hayaline ulaştın. ulaştın ve bunu riske atacak en ufak şeyden, rahatını, ağzının tadını bozacak her şeyden it gibi korkar oldun. yavşaklaştın, gavatlaştın, yumuşadın, ibne gibi bir şey oldun. kısacası bittin amına koyayım. iyi arabaya bineyim, iyi karıyı ben sikeyim diye yok ettin kendini. tebrikler.