aşk ve ölümün harmanlanıp farklı zaman dilimlerinde kendini gösterdiği ve bize her türlü duyguyu yaşatan film.
1600'lü yıllardaki iza o kadar güzel ki gözlerimi alamıyorum. kendimi tomun yerine koyuyorum ne yapardım diye fakat o o kadar güzel ki. hem ölüyor hem diriliyor hem yaşıyor hem yaşamıyor. ne hayat ne ölüm. ne uzak ne yakın. o her yerde. ne olduğunu bilmiyorsun fakat o seni biliyor. anlaşılmayan her şeyin cazibesiyle yaklaşan bir şey o. müziği iliklerine nakış gibi işliyor ve film biterken kendini odanda buluyorsun. seni nereye götürdüğü nereden aldığı hiç belli değil. o anda sen çoktan tomla izabelle üç hikayenin hepsinde de beynin tasarımsal olarak öldü. içindeki felsefeyi anlamak adına biraz da tarih bilmek lazım. bir de antik yunan miti. bilmenize ihtiyacınız yok ama bilince biraz daha anlamlanıyor. reenkarnasyona inanan beni bile öldürdü yani. keşke öldürmeseydi.
not: sulu göz ağlak insanlar izlemesin. ben 1 saat ağladım ciddi şekilde kendi hayatımla filmi özleşleştirip. ona göre. bu film diğerlerine benzemez. aynı şeyi size yaşatmaz. benden söylemesi.