insan büyüdükçe ya da olgunlaştıkça idealize edilen karakterlerin olmadığının farkına varır. Çocukluk dönemimizde çizgi filmlerde izlediğimiz kahramanlarda betimlenen, saf iyinin ve aşkın olmadığı büyüdükçe anlamaya başlarız. iyiliğin karşılığının her zaman iyilik olmadığı ve insan denen varlığın duygu ve düşüncelerini şekillendiren sayısız değişken olduğunu da yine bu dönemde anlarız.
Dönüşmek dediğimiz idealize ettiğimiz ve rol model yaptığımız kahramanlar olmadığımızın, olamayacağımızın farkında varmamızdır. Kendimizi olgunlaştıkça daha iyi tanırken bir yandan da içimizde iyi ve kötünün bir arada yaşadığının farkına varırırz. Aslında iyi ve kötü kavramları insanların kendi geliştirdiği inanç sistremleri ve ilkeler doğrultusunda belli eylemler karşısına eşleştirdikleri sıfatlardır. insanın milyonlarca yıllık bir genetik mirası vardır ve her insanda farkı dna dizilimlerinde olmak üzere her bir hücresinde kopyalanmış bir şekilde bulunur. Bu genetik kodlamanın ötesinde hareket edebilmek, bitkilerin fotosentezi durdurmasına benzer.
Dönüşülen iyi ve kötünün olmadığının ve içgüdülerin ve bilinçaltı eylem ve kararlarının toplumsal normlar tarafından belli tanımlara sokulduğunun anlaşılmasıdır. Zaman zaman tek bir sıfatın zaman zaman da her iki sıfatın aynı anda taşınabileceğinin toplum nezdinde anlaşılmadır. Ve nihayetinde çocukluk hayallerimizdeki kadar büyük süper kahramanlar olmadığımızın ve olamayacağımızın anlaşıldığı an bu yükümlüğün altında ezilirken kendimizi kurtarmak için yaptığımız tanımlamadır kötü.