1993 başıydı. Ermenistan bağımsızlığını ilan edeli 2 yıl olmuştu.
Erivan'a Rus yardımı kesilmiş, ülke kış ortasında buğdaysız kalmıştı.
Amerika'dan gönderilen yardım ulaşana kadar ekmek kıtlığı baş gösterecekti.
Samson Özararat, o dönem Fransa'da, Avrupa'dan Ermenistan'a
giden insani yardımları organize eden bir derneğin başkanıydı.
Bu krizden bir işbirliği fırsatı yaratmayı düşündü: "Acaba Ermenistan'a
gereken buğdayı Türkiye ödünç veremez miydi?"
Bu adım, Erivan'da bir sempati yaratırdı. Önerisini "en üst düzeyde"
Türk yetkililere aktardı: "100 bin ton buğdaya ihtiyaçları var.
Siz 200 bin ton yollayın, ilişkilerin önünü açın" dedi.
Türkiye kararsızlandı bir süre... "Milliyetçiler"in ve Azerilerin tepkisinden
. Bakü'nün nabzı yoklandı. "Ekmek söz konusuyken düşmanlığın lafı olmaz"
cevabı geldi.
Bunun üzerine -biraz gecikmeyle- Erivan'a 41 bin ton buğday gönderildi.
işte o dönemde Özararat, iktidarı tedirgin eden "Milliyetçiler buna ne der?"
tepkisini bertaraf etmek niyetiyle bir temas arayışına girişti.
Madem ki engel olarak "milliyetçiler" görünüyordu, o halde önce onları
ikna etmeliydi. Sorun ancak zıt kutupların birbirine yaklaşmasıyla çözülebilirdi.
Bir kutup, Alpaslan Türkeş'ti.
Önce Türkeş'in özel sekreteriyle tanıştı:
"Türkeş'le bu konuları konuşmayı arzu ediyorum" dedi.
Bunun üzerine onu Paris'te Türkeş'in yakını bir emekli generalle
tanıştırdılar. Derdini ona da anlattı. Birkaç gün sonra haber geldi:
"Türkeş sizi bekliyor!"
--------------
Paris'te bir otelde
Türkeş 12 Mart'ta geldi Paris'e...
Kendisini Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in talimatıyla de Gaulle
Havaalanı'nda Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda ile birlikte
Samson Özararat karşıladı.
Büyükelçinin arabasıyla Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ın
kaldığı Crillon Otele geldiler.
Samson Özararat, Türkeş'in arabasının kapısını açarken heyecan içindeydi.
1915'ten beri ilk kez Türkiye Cumhuriyeti, Ermenistan'la hem de en üst
düzeyde görüşecekti. Ve bu görüşme, onun girişimi sayesinde başarılmıştı.