Şehzade Cem kuşkusuz Osmanlı tarihindeki en ilginç şahsiyetlerden birisi.
Fatih'in en küçük oğlu. Fatih öldüğünde tek rakibi var o da Amasya'da bulunan Bayezid Han. Ölüm haberini Bayezid ile birlikte kendisine göndermeye yeltenen Karamanlı Mehmed Paşa yaptığı işin cezasını canıyla ödemiş. Ağabeyiyle iki kez taht kavgasına girişiyor. Yenilince eski Türklerde olduğu gibi devletin ikili yönetilmesini teklif ederek kendisi Anadolu'yu istiyor, ağabeyinin de Rumeli'yi yönetmesini diliyor. Bayezid buna karşılık olarak şu sözleri söylüyor:
“Bu kişver-i Rûm bir ser-i pûşîde-i arus-ı pür namustur ki, iki damad hutbesine tâb götürmez.”
Yani “Osmanlı Devleti öyle süslü, iffetli ve namuslu bir gelindir ki, iki damat kaldıramaz.'' Bu söz daha sonraları “Arûs-i saltanat taksim kabul etmez’’ biçiminde kısaltılarak söylenegelmiştir. M. Turhan Tan bunları ''Cem Sultan'' adlı kitabında çok güzel romanlaştırmıştır.
Bir oğlu vardı, adı Oğuzhan... Adını Oğuz geleneğince Fatih koymuştu. Diğer oğlu Bayezid'den olan torununa da Korkud adını verdiği gibi. Bayezid, Oğuzhan'a kıydı. Daha kundaktayken öldü Şehzade Oğuzhan. Şehzade Cem iyi bir şairdi. Yad ellerde bir ağıt yaktı oğluna ''Oğuzhan Mersiyesi'' deyu...
Bir kılına virseler virmezdüm Oğuz Hân'umun
Genc-i Kârûn ile bin bin milket-i Osmân felek
(Ey felek, Karun’un hazine teriyle binlerce Osmanlı ülkesini verseler Oğuz Han’ımın bir kılına değişmezdim.)
Cumhuriyet dönemini saymazsak, hanedanın hacca giden tek erkek mensubu. ikinci başkaldırısını da bundan sonra yaptı. Ancak yine yenilince Rodos Şövalyelerine sığındı. Bundan sonra yıllarca sürecek sürgün yaşamı başladı. Bir Papalık'ta, bir Macarlarla, bir Şövalyelerle Batı'nın oyuncağı ve Osmanlı'ya karşı sürdükleri kozu oldu.
Ağabeyinin iktidar sürmekteyken, kendisinin tutsak olmasına içlenmiş olacak ki, şu dizelerle serzenişte bulunuyor Bayezid'e:
"Sen bister-i gülde yatasın şevk ile handan,
Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne"
(Sen gül döşenmiş yatakta neşeyle gülerek yatarken, ben zahmet ve eziyet içinde küle batayım, neden)
Bayezid de aynı şairane üslupla yanıt veriyor:
"Çün rüz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet,
Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb ne,
Haccacü'l-Haremeynüm deyüben da'va kılarsun,
Ya saltanat-i dünyeviye bunca taleb ne"
(Bize ezelden saltanat kısmet imiş, sen ise kadere rıza göstermedin buna sebep ne, Hacca gittin kendini temizlemek davasına düştün, peki dünya saltanatı için bunca hırs niye)
Papa kendisini Hristiyan yapmak için çok uğraşmış. Ancak kendisi hacca gitmiş birisi olarak, bunu yaparsa lanetleneceğini düşünmüş. "Değil Osmanlı Saltanatı, hatta bütün dünyanın padişahlığını verseniz dinimi değiştirmem" demiş. Ancak oğlu Şehzade Murad Hristiyanlığı seçmiş. Soyu da hala devam ediyor. Murad Bardakçı'nın anlattığına göre eski Osmanlı Aile Reislerinden Ertuğrul Osman'a, George Alexander Said-Zammit adlı birisi Osmanlı Hanedan soy ağaçlarında bulunmak için başvuruyor. Bu kişi Cem Sultan'ın vaftiz olan oğlu Murad'ın soyundan geliyor. Ayrıntılı bir hikayesini ''Fatih ile Cem Sultan'ın 'Papalık' ve 'Bizans Prensi' olan Hristiyan torunları'' başlığıyla Bardakçı, geçmişte Habertürk'te kaleme almıştı. Söz konusu kişinin soyundan gelenler Bizans ve Papalık Prensi olarak da görünüyorlar ve Osmanlı soy ağacına girecek kişilerin başka bir hanedandan unvan almaması gerektiği için istekleri reddediliyor.
Şehzade Cem on yıldan çok yabancı, düşman topraklarında geçiriyor yaşamını. Bir Papalık, bir Napoli, bir Fransa Kralı, bir Rodos Şövalyeleri derken onların aralarında oyuncak oluyor. Devlet de şahsı için yüklü miktarda altın veriyor sürekli. Yıllar sonra Osmanlı'nın, Papalık ile anlaşması sonucu, kendi çıkarlarına ters hareket edenler yüzünden Papalıkça zehirlenerek öldürülüyor.
Hazinli bir öyküsü var Şehzade Cem'in. Dönemin meşru iktidarınca adı ''Cem Sultan'' olarak adlandırılıyor. Bu bir tür hakarettir. Zira Osmanlılarda erkeklere verilen ''sultan'' unvanları, adın sonuna değil önüne konur. Bu durum kadınlarda tam tersidir: Kösem Sultan, Pertevniyal Sultan vb.
Emanetleri payitahta getirilirken, papağanını da getirirler. rivayete göre Yanındaki kişiler birkaç kelam öğretmiştir. Bayezid'in yanında ''Allah Sultan Cem'e rahmet eylesin'' deyince herkes hıçkırarak ağlamış...
Edebiyatımıza yazdığı şiirler dışında bir armağan daha bırakmıştır: Ebu'l Hayrî Rumî'ye Saltukname'yi kaleme aldırtmıştır.