Türkiye'de ve belki halkın cebindeki kapitalin azaldığı çoğu ülkede çağımızda modernist bir yozlaşma çemberine hapsolmuş ilişki türü. Buna modernist bir yozlaşma dememin asıl sebebi esasında bu durumun yüzyıllardır süregelen belki evrimsel bir zincire dayalı olmasına rağmen modern zamanlarda orta sınıfı daha acımasızca vurmasıyla alakalı.
Kadın erkek ilişkilerinde erkeğin ekonomik gücü, kas gücü ve avlanma kabiliyetinin değer kaybetmesinin yüzyıllardır birlikteliklerin mutluluğunda en büyük pay sahibi. Bazen dolaylı, bazen ise direkt olarak para ve mülk sahibi olmak ilişkilerin kaderini belirleyen en büyük payda. Bunu kadınların köle olup pazarlarda soylulara satıldığı zamanlardan, bir çok kadınla evlenmeyi mümkün kılan dinlerden, haremlerden veya gönüllü olarak zengin ailelerin oğullarına 12. eş olarak gitmeyi dahi kabul eden toplumsal kabullenmelerden rahatça okuyabiliriz. Bunların çoğu kadının iş gücünde şu veya bu sebepten yeralmamasından, aldırılmamasından kaynaklı. Ekonomik kaygı bir çok zaman ele alınırken hor görülen, ciddiyeti asla farkedilmeyen ve çoğu zaman toplum nezdinde bencillik, vatan hainliği, çıkarcılık vs. olarak görülen, birey nezdinde ise para için yaşıyor olmakla eleştirilip ötelenen bir korku. Günümüzde bir çok insan dolaylı yoldan ekonomik sebeplerle birbirleriyle olan duygusal ilişkilerini sonlandırıyorlar, birbirine aşık ve paracı olmayan iki erkek ve kadın bile, öyle veya böyle ekonomik zorluklar sonrası yollarını ayırabiliyor. Ekonomik kaygılardan dolayı evlerde keyifler kaçıyor, azami mutluluğu getirebilecek ufak tefek kahve kaçamakları, tatiller, hediyeler dahi erişilemez hale geliyor.
Türkiye'de ve bir çok ülkede orta sınıf belkemiğidir, toplumun büyük yüzdesini, milletin kaderini, çehresini orta sınıf oluşturur. Başarılı bir işçi orta sınıf olmayı, orta sınıf ise zengin olmayı hayal eder. Ancak hepsinin mutluluğunu kendi sınıflarındaki yaşam kalitesi belirler. Sınıf farkından inanılmaz beklentileri olmasını sağlamadığın bir fabrika işçisini ömür boyu işçi tutabilirsin, evinde yemeği oldukça, mutlu bir aileye döndüğünde her gün fabrikada gülümser ve çalışır, onu asla "ben üniversite okudum, beyaz yaka olacağım, olamazsam çalışmayacağım." derken görmezsin, iş seçmez. Bir beyaz yakalı da ofisindeki diğer arkadaşlarının arkasından kuyularını kazıp terfi almak için uğraşmaz. Çünkü artık üst sınıfa atlama beklentileri yoktur, bir sınıf atlama arzuları varsa bile bu sadece şahsi mesleki hedeflerinden dolayıdır. Ben bu ofisi daha iyi yönetirim motivasyonu ile müdür olursam maaşım %50 artacak ve böylece hayal ettiğim arabayı alacağım motivasyonu çok başka şeylerdir. Türkiye, bu yönden maalesef artık acımasız bir survivor yarışmasına döndü. Büyük bir ormanda, hayal ettiğimiz ve aslında hakettiğimiz standartlar için aç kalmış kurtlar gibi savaşmaktayız. Ülkemizde asla ardı arkası kesilmeyen yolsuzluk icraatlerinin çoğunda aktörler gerçekten aşağılık insanlar oldukları için değil, bu fırsat bir daha gelmeyecek diye düşündükleri için bu işlere bulaşıyorlar. Kanunen suç olan bir şeyi hiçkimse hobi olarak yapmaz, bir Alman'ı asla kısa süreliğine internette bedava dağıtılan bir oyunu 50 farklı abonelikle alıp 1 ay sonra bedava olmaktan çıktığında satmaya uğraşmakla görmezsiniz, zira alım gücü vardır, bırakın büyük çapta yolsuzluğu, alım gücünüz varsa bunu bile yapmazsınız veya yaptıramazsınız. Biz bu ülkede orta sınıf olarak yok olduk. Önümüzde koskoca Sovyetler örneği varken, göz göre göre de toplumsal olarak aynı bataklığa yuvarlanıyoruz.
10-15 sene öncesine bakalım, ben el ele tutuşmayı sevgili olmak addaden, bir çay içmeye çıkıldığında yüzleri kızaran, sevdiği kızı görmek için mahallede 10 tur atan insanların hikayelerini biliyorum. Peki internetteki bir sitede "sponsor, sugar daddy, tek gecelik ilişki" aradığını yazan insanların hikayesini hatırlıyor musunuz 10 sene evveliyatından?
Bugün dünyanın en meşhur partner bulma uygulamalarını açtığınızda 1 saat içinde onlarca kızı bu tarz arayışlar içinde görebilirsiniz. Veya paranız olduğunu belli eden fotoğraflar attığınızda daha fazla partnerle eşleceğinizi artık hepiniz biliyorsunuzdur. Bunun uçağa binip Türkiye'ye gelerek Natasha olmaktan farkı nedir? Ben size söyleyeyim, bu olay, Natasha olmaktan 2 durak öncesidir. Veya bir erkeği böyle bir uygulamada her kadına sevişmeye hazır varlıklar gibi yaklaştıran, karakterleriyle, kim olduklarıyla asla ilgilenmeyen hale getiren nedir? 10 sene önce hangi erkek tanıştığa kıza 5 dakika içinde hadi bize geçelim diyebiliyordu? Peki, siz bir birey olarak 1 saatte böyle 5 kız veya erkek görebiliyorsanız, bunu şimdi nüfusa oranlayalım. Ortaya inanılmaz büyük bir payda çıkıyor. Nedendir? Devir mi kötü? Kızlar mı bozdu? Adam gibi adam mı kalmadı da kızlarımız bozmadıysa bile biz onları bu yollara ittik? içinize siniyor mu böyle kestirip atmak? Benim sinmiyor. Kızlarımızın, erkeklerimizin bu hali ne cinsiyetleriyle, ne karakterleriyle, ne devirle alakalı. Toplumun %50'sini ele alırken aslında artık cinsiyet diye bir şey kalmıyor, insaniyet öne çıkıyor. Her insan mutlu olmak, gezmek, güvende hissetmek, iyi giyinmek, iyi yemek, kaliteli zaman geçirmek ister. insanoğlu keyifçi bir canlı.
O zaman şöyle düşünelim, orta sınıf bir kadın ve orta sınıf bir erkek, 20-28 yaşları arasında Türkiye'de ev, araba sahibi olup, senede 1-2 kere yurt dışına çıkabilecek geliri elde edebilir mi? Bir Mini Cooper Almanya'da 3.000 Euro, 3.000 Euro maaş alan bir erkek, 6 ay içinde rahatlıkla bu aracı alıp, sevgilisiyle şehri turlayabilir, Türkiye'ye tatile gelip sahillerde dans ederek gençliğine güzel anılar bırakabilir. Bir Alman kadını da aynısını sevgilisi ile yapabilir veya yalnız başına da yapabilir elbette. Bir Türk erkeği ise bu arabayı onlarca yıl kredi ödeyerek alabilir, Türk kızı ise böyle bir erkeğin kendisini bulmasını bekleyip "arabası olmayan adamla çıkmam" vs diyebilir. Elimizdeki opsiyonlar bunlar. Bırakın ev almayı, evlenmeyi, aile kurmayı, sadece iki gencin yaşaması gereken güzel anılardan bahsediyoruz. imkansız.
O halde geriye ne kalıyor? Erkeklerin kendisinden çok daha yaşça küçük kızlara yöneldiği, kızların ise kendilerinden yaşça büyük yahut farklı ekonomik sınıftan erkeklere yöneldiği bir ilişkiler sistemi. Bu çıkmazda ise erkeklerin kadınlara verdiği değer azalıyor, parasının kıymetini gören erkekler kadınları aşağılama özgürlüğüne erişiyorlar, kadınlar ise kendileriyle eş değer ekonomide veya biraz üstündeki erkeklere dahi yüz vermiyorlar. Verseler de kısa dönemlik, eğlenilecek ve evlenilecek diye ayırdıktan sonra.
Bugün itibariyle şahsen hiçbir ayrılığa duygusal ayrılık olarak bakamıyorum. Sevgilisinden ayrılan erkek arkadaşlarım sevgililerini paracı olmakla itham ediyorlar veya kıskançlık hikayeleri ile geliyorlar. Bir erkek, bir kadından kıskançlık sebebiyle ayrılıyorsa bu erkekteki özgüven sorunudur, özgüven sorunu kimsenin kabahati değildir, özgüven sorunu özgüven kırıldığında olur, bir erkeğin özgüveni kırıksa özgüvenli yetişmediğindendir. Biz erkeklerimizi özgüvenli yetiştiremiyoruz. Zira güven dinamiklerimiz yok. Kız arkadaşlarım ise erkek arkadaşlarından ayrıldıklarında ya zaten gelecek olan bir ilişki olarak görmedikleri için ya da saygı görmedikleri için ayrıldıklarını veya özensizliğin sebep olduğunu söylüyorlar. Bu özensizliğin arkasında çoğu zaman erkeğin ekonomik güçsüzlüğü vardır, bu da aslında sanki gizli bir toplumsal sözleşme varkmış gibi taraflar arasında asla açık açık konuşulamaz. Kızlar kalp kırmak istemez, erkekler ise gururuna yediremez. Partnerde gelecek görmemek de aslında evlenip bu insanla üreyecek ekonomik güven olmadığının ifadesidir. Saygısızlık ise erkeğin kadının toplumsal dinamiklerinde kendisi kadar söz hakkı olmamasından aldığı bir güçle gelir. Yahut kendisinden yaşça ufak kızlara yaş büyüklüğünden ötürü saygı duyamayan partnerlerden kaynaklıdır, ki kabul edelim 10 yaş küçüğe saygı duymama eğilimi biraz doğaldır, 10 yaş büyük bir erkekle birlikte olmak da kadın için risklidir, zira jenerasyon farkı bariz görülür. 95 ve 90 doğumlular arasında bile bariz fark bugün okunabilmekte.
Bunun sonu nedir? Zannaedersem 20 yıl içersinde bir çok yalnız anne ve ıssız adama sahip bir toplum olacağız, şuanda boşanma oranlarının inanılmaz arttığı, dönemsel birlikteliklerin popüler olduğu kısmı yaşıyoruz. Zenginleşen erkek arkadaşlarım birden çapkınlığa bürünüyor, kadın arkadaşlarım ise erkeği cinsel objeye dönüştürüyor. Zira onların kafasına göre erkek çoğu zaman iyi vakit geçirmek için oradaydı, gerçekten sevmeye olan inançlarını çoktan yitirdiler. Erkekler ise nasılsa sevilirsem param için sevileceğim veya yaşıtım kadınlar zaten birilerini sevmiş olacak gibi özgüven problemleriyle bir genç kızdan diğerine zıplıyorlar. Gerçekten sonu nedir? Eskiden bunun birbirini seven iki insanın her zorluğu aşacağı düşüncesiyle hareket edilirse sonlanacak bir ilişki problemi olduğunu düşünüyordum, ancak bugün matematik bu birlikteliklerin bile minimum mutluluğu ve gelecek garantisini veremeyeceğini söylüyor. 20-30 yaşları arasındaki iki gencin neredeyse 1 milyon lirayı bir kaç yıl içinde toparlamaları imkansız, yani bir ev ve araba parası.