insanların gençken aradığı, sonra da yaşlanmaya başlayınca "yokmuş yahu" deyip bir kenara bıraktıkları o muhteşem cevap.
ama aslında sorunun cevabı o kadar basit ki, bir an durup dünyanın dönüşünü seyretmek, bulutsuz bir gecede gözlerini kaldırıp evrene bakmak o cevabı bulmak için yeterli.
hatta en temel biyoloji kitabı bile size bu sorunun cevabının bir parçasını verebilir...
gerçekte hayat "anlamlarla" ilgilenmez. bununla vakit harcamaz. hayat sadece "devam etmekle" ilgilenir. yıldızlar korkunç bir güçle içten içe yanarlar, ağaçlar uygun zamanda çiçek açar. hayat sadece varolmaya devam eder, burada yada uzak bir gezegenin üzerinde, hiç fark etmez. bu yüzden hayat anlamlarla ilgilenmez. buna ayıracak vakti yoktur.
ve içinde bir anlam arayanlar için de bomboştur. tıpkı bembeyaz bir defter sayfası gibi...
insanoğlu için yapılacak tek şey vardır. bu bembeyaz defter sayfasını ne şekilde dolduracağına karar vermek. yani kendi hayatının anlamına kendin karar vermelisin.
tüm ömrünü para kazanmak ve bu parayla ne istiyorsan satın almakla mı geçireceksin? tamam, senin hayatının anlamı bu demektir.
belki ölmeden önce bir defa olsun bir yıldız gemisinin güvertesinde durup, o sonsuz gibi görünen karanlık boşluğu dolduran yıldızları ve daha nice isimsiz harikayı seyretmek mi istiyorsun? olabilir, işte hayatının anlamını seçtin, yolun açık olsun...
sadece türün devamı için doğuyoruz ve türün devamı için yine ürüyoruz. üremek için doğuyoruz ve ölmek için yaşıyoruz. bireyde aslen çok değersiz sonu olan canlılarız. doğamızın tek gerçek gayesi türün devamıdır. bunun için doğuyoruz ve ölüyoruz. aradaki "yaşam" denen şeyi tür önemsemez! türün varolma çabası bununla ilgilenmez.
demem o ki; zor olan hayatın anlamını bulmak değildir çünkü olmayan bir şeyi zaten bulamazsınız.
zor olan kendi hayatınıza bir anlam bulabilmek ve hayatınızı bu anlamla doldurabilmektir.
öyle ki zamanı gelip "bir büyük belkiyi aramaya" giderken geride sadece pişmanlık ve boşluk kalmasın...