iyi ki böyle bir şey var da kendimize dert ettiğimiz yahut bize dert ettirilen yerlerimizi renkler, çiçekler, desenlerle örtüp halihazırda kaybolmaya epey müsait yaşama sevincimizi doyasıya hissediyoruz. Vallahi çirkeflik yapmaya gelmedim. Samimiyetle söylüyorum.
Ergenlik vücuduma çok saldırdı çünkü benim. Hala vücuduma bir şeyler saldırıyor ama o kısımları saklayabiliyorum. Kimden? insanlardan. Durmadan durmadan sorup merak etmediğim konularda uzun uzun, insanı parça parça ederek konuşan insanlardan. Sırtım benim yıllarca yükümü taşıdı maddi manevi ama insanlar ancak sivilceleri yahut onlardan kalan izleri, oyukları gördüler. Sırtıma hep bir söz yakıştırıp yapıştırdılar. Yaşım ilerledikçe sivilceler bitti ama izleri kaldı. Derin, karanlık yine de kendi kendime kalsaydım asla içlenmeyeceğim şeylerdi bunlar. Askılı tişört, sırtı açık güzel bir elbise, rengarenk bir bikini... Derdimi sikeyim evet ama işte öyle olmuyordu. Bu aklımla oluyor ama o yaşlarda olmuyordu.
Şimdi sırtı kapalı bir tane bile kıyafetim yok desem yalan olmaz. Hayatım boyunca en çok sevdiğim su yeşili, turkuaz, gül kurusu renklerinin olağanüstü bir karışımını sırtımda taşıyorum. Gerçekten çok ama çok daha iyi hissediyorum. O insanlarla dövmeyi nerede yaptırdığımı konuşuyoruz artık. Ha peki, insanlar yine aynı insanlar mı? Kesinlikle öyleler. Ben kendime bir zırh edindim ama. Onlarla dalaşmak, savaşmak istemiyorum. Beceremiyorum çünkü. Kavga etmek yerine dünyaya küsüp kimseye haber vermeyenlerdenim. Sırtında kimsenin bilmediği yüklerle gezenlerdenim. Canım sırtım, iyi ki benimsin. (Yazar burada deliriyor iyice:))