Fransa'da 1789'da ihtilalden evvel toplanan ve sonrasında da varlığını devam ettiren bir ana meclis vardı. Doğal olarak mecliste farklı kesimlerden ve ideolojilerden üyeler mevcuttu. Cumhuriyetçiler, radikaller, monarşi taraftarları, meşrutiyetçiler, muhafazakarlar, çiftçiler, din adamları, soylular vesaire.
Bu meclis 30 Eylül 1791'de, yeni bir anayasa yaptıktan sonra kendisini Yasama Meclisi (Assamblée Législative) ilan etti ve yönetimi fiilen ele aldı.
Devrik kral XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette henüz gözetim altındaydılar. Mecliste farklı gruplaşmalar oluşmuştu. Jacobin diye anılan grup gerçekten dikkat çekiciydi. Radikal görüşleri vardı ve az sonra yönetimi ele aldıklarında kral ve eşini yargılayıp giyotinle idam edeceklerdir.
işte meşhur sağ sol kavramı da Fransa'nın bu meclisinde, benzer ideolojiye sahip vekillerin oturma şeklinden ortaya çıktı.
Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi.
Solda ise cumhuriyet taraftarı ihtilalciler vardı. Bunların özelliği, grup olarak ortak bir karar alıp onun etrafında birleşebilme marifetleriydi. Kralın tarihe karışmasını arzuluyorlar ve cumhuriyetin ilanını istiyorlardı.
bu yüzden sağcılar gelenekçi kanadı, solcular ise değişim isteyen kanadı temsil eder. fakat sorun şu ki insanoğlu konfor alanından ayrılmayı doğasına aykırı bulur. bu yüzden solcular tarihte pek sevilmez. lakin atatürk sağcılık ya da solculuk oynamamıştır. onun yaptığı şey memleketi kurtarmaktı canı pahasına. padişah kurtuluş savaşı verilirken bilmem kaçıncı eşine nikah kıyıyordu.