Eli sopalı, beli palalı, gözü kanlı paşalar damdan dama nereye?
Beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden öbek öbek ziyafetler çektiniz; akbabaları çocuk ölüsü ile besleyip kartalları artık Âdem etinden tiksindirdiniz.
Muhalif mi? Al aşağı... Muharrir mi? Vur başına...
Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? iste parasını...
Ermeni mi? Kes kafasını... Arap mı? Çek ipe...
Kadın mı? Gönder eve... Haydut mu? Buyurun köşeye...
Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma... Yahudi mi? Sor fikrini...
Kalan kimseye at sopayı... Paraları koy cebine... işte sizin programınız bu!
**************
Ne oluyordunuz?
Bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti?
Ne kazanacaktık? Dünyayı mı alacaktık, Mısır’a sultan mı olacak, Hind’e şah mı gidecektik?
Sizin sadrazamlıkla, seraskerlikle, nâzırlıkla gözleriniz doymamıştı, a padişah heveslileri...
Şam’da, Halep’te az daha namınıza hutbe okutup, isminize sikke kestirecektiniz.
Yiğitlik sizde, kahramanlık sizde, avurt zavurt sizde, caka tavır, hepsi sizdeydi...
Şimdi böyle sinsi sansar gibi tavandan tavana nereye?
Evet, nereye gidiyorlar? Mahalle kahvesinden bir adımda sadârete, meyhane peykesinden bir basışta nezârete, tulumbacı koğuşundan bir hamlede vilâyete eren bu türediler nereye gidiyorlar?
Kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular... Anamıza sövdüler, babamızı dövdüler, hulâsa bacağından yakalayıp bu devleti yerden yere vurdular, paçavraya çevirdiler.