sözde sosyalist, esasta sempatizan ve miltan olan kimi sitelerin haberleriyle asla anlatılamayacak olan olayların yaşandığı tarihtir.
en başta herkesin hem fikir olması gereken konu f tipi cezaevlerine geçişin haklılığıdır. buna karşı çıkmak, cezaevlerindeki koğuş sistemini destelemektir. yani aynı örgüt elemanlarının bir koğuşta toplanmasını, eylemlerin plan aşamasının buralarda gerçekleşmesini, terör örgütü suçlularının iştima, eğitim dahil çeşitli eylemlerini gerçekleştirebilmesini, içeride yasak olan, telefon, silah, sakıncalı yayın matbuat gibi metaların bulundurulmasını hoş görmek demektir. bu insanlar adı üstünde cezaevindedir. yani cezalıdır. normal olarak kişisel hak ve hürriyetlerinin bir bölümü yasalar gereğince işledikleri suçun bedeli olarak engellenmiştir. koğuş sisteminin bir diğer saakıncalı tarafı ise ki bu en önemli noktadır f tipine geçişte, mahkumlara diledikleri gibi aramaya karşı koyma, isyan başlatabilme gibi fırsatlar sunmasıdır. burada yazan çoğu yazar cezaevi aramalarında nelerin ele geçtiğini bilmediği için bu konu onlara tuhaf gelebilir. aramalarda ele geçen el yapımı ateşli silahların ne amaçla orada tutulduğunu ise cevaplamak istemez çoğu.
2000 yılı yazında ulucanlar'da meydana gelen olaylarda 26 suçlu ölü ele geçirilmiştir. ele geçirilmiştir diyorum çünkü çıkan çatışmada yakalanan suçlular için bu tabir kullanılır. demek ki mahkumların cezaevlerinde bile asker/polisle çatışmaya girebilecek yeterli silah gücü var. zaten çıkan olayların sebebi de mahkumların aramaya karşı çıkmasıdır. aralık ayındaki operasyona gelirsek, bahsettiğim ulucanlar ve bu gibi olayların önlenebilmesi amaçlı alınan f tipi cezaevlerine geçiş kararı devlet tarafından uygulanmaya konulmuştur. mahkumlar buna da karşı çıkıp isyan başlatmışlardır. çıkan olayların sonucunda her iki taraftan da kayıp verilmiştir. askerin mahkumları yaktığı iddiası ise oldukça komiktir keza tv de bile kadın mahkumun kendi kendini yakması görüntüleri yayınlanmıştır. kendilerini canlı bomba yapabilen, amaçları uğrunda diğer insanlarla beraber kendi canlarını da hiçe sayan, açlık grevlernde kendilerini öldüren bu gözü dönmüş mahkumlar elbette ki koğuş avantajı ellerinden alınmak istendiğinde çeşitli yollarla karşı koymuşlardır.
olayların garip olan tarafı herkes sonucuna bakarken kimsenin sebebini irdelemiyor olmasıdır. neden f tipine geçiş kararı alındı? neden mahkumlar buna karşı çıktı? dünyanın hemen hemen her ülkesinde bizim f tipi tarzı cezaevleri bulunmaktadır. suçu işleyen verilen cezayı çekmektedir. oysa ki bizde durm biraz değişikti. yakalanmadan evvel hücre evlerinde yaşayan teröristler yakalandıktan sonra da yine hücre evlerine benzettikleri koğuşlarda ikamet etmekteydi. yani suçları bir yerde cezasız kalmaktaydı. yukarıda da belirrtiiğim gibi, mahkumiyet bir takım hak ve özgürlüklerin yasalar gereğince insanın elinden alınmasıdır. eğer ki insan yakalanıp cezaya çarptırıldıktan sonra da dışardaki hayatına benzer bir şekilde yaşayabiliyorsa cezaevinde, verilen cezanın bir anlamı kalmaz. bu yüzden f tipine geçilmiştir. aramalar sırasında çıkan isyanları bastırırken ortaya çıkan kayıpları önlemek için f tipine geçiş yapılması gerkliydi. aramaya karşı çıkan mahkumların koğuşları yakması sonucu kaybedilen hayatlar olmasın diye bu sistem zorunluydu. gardiyanların bile içine giremediği koğuşlarda saklanan silahlarla masum insanlar zarar görmesin diye f tipi zorunluluktu.
19 aralık 2000 de mahkumların devletin aldığı bir karara isyanı vardı ve çatışmalar yaşandı. asker-polis gerekeni yapmıştır. isyanı bastırmıştır. f tipine geçişle beraber, cezaevleri teröristlerin kampı olmaktan çıkmış, ceza çekilebilecek mekanlar haline gelmiştir.
olaya hümanist yaklaşanlar için not: olaylar sırasında kendini ateşe veren kadın eğer hiç yakalanmamış olsaydı, annenizin alışveriş yaptığı bir markette kendini ve oradaki herkesi havaya uçursaydı *, yine aynı şekil insancıl yakalaşabilen olur muydu olaylara? acaba burada mahkumları insanlık adına savunanlar, güngören'de hayatını kaybeden o küçücük çocuğun yakınlarıyla da bu şekil konuşur mu?