hz muhammed in kuranı yazma nedeni

entry74 galeri
    5.
  1. Ateistin cahili de hiç çekilmiyor. Sümer tabletlerinden öğrenmişmiş. Ufak at da civcivler yesin. Madem sümerlerden öğrendi, arapların elinde mevcut ortada bir kitap ve hoca olması gerekir. Hani kitap? Nerde hoca? Kim bir şey öğretmiş? Var mı bunun delili ve iddia edeni? Yok. Bunu mekkenin müşrikleri bile söyleyemedi. Gülerler. Çünkü yalan olduğu gün gibi aşikâr. Boş muhabbetler bunlar ve Traş yapıyorlar. Geç..

    --spoiler--
    “Onlar, yanlarındaki Tevrat ve incil’de vasıflarını yazılı buldukları o ümmî nebî olan peygambere tâbi olanlardır. O (peygamber), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır…"

    "De ki: 'Ey insanlar! Şüphesiz ki ben sizin hepinize, göklerin ve yerin hükümrânlığı kendisine ait olan, kendisinden başka hiç bir ilâh olmayan, hayat veren ve öldüren Allah’ın gönderilmiş elçisiyim. O halde Allah’a iman edin. Allah’a ve kelimelerine iman eden ümmî nebi olan elçisine de iman edin ve ona uyun ki, doğru yolu bulmuş olasınız.' ”(A'raf, 7/157-158).

    “Sen bundan önce ne bir Kitâp okuyor (tilavet ediyor), ne de elinle onu yazıyordun. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar elbette şüpheye düşerlerdi.”(Ankebut, 29/48)

    Peygamberimiz (asm) hiçbir âlimden ders almamış, hiçbir kitap okumamış, hiçbir ilim meclisinden bir şey öğrenmemiş; bir kelime de olsa yazı yazmamıştır. Fakat Peygamberimiz ümmiliğiyle beraber bütün ilimlere vakıftı, bilmediği bir şey yoktu. Ona her şeyi öğreten Rabbiydi.

    Peygamberimiz (asm) islâmı anlatmaya başladıktan sonra hiç kimse çıkıp da “Falan meseleyi ona ben anlatmıştım, ben öğretmiştim.” dememiştir.

    “Biz yıldızların hareketinden hesap çıkarmayan ve yazı yazmayan bir milletiz.”(Müslim, Sıyam: 15.)

    Peygamberimiz (asm)bir kitap veya yazıya bakarak okuyamıyordu, fakat Kur’an-ı Kerim’i ezberinden çok güzel okurdu. Kur’ân okumasını ona Cebrail Aleyhisselam öğretmişti. Bu konuda A’lâ Suresi 6. Âyette şöyle buyurulur:

    “Bundan böyle sana Cebrail’in öğreteceği üzere Kur’an’ı okutacağız da, unutmayacaksın.”

    Elmalılı Hamdi Yazır şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:

    "Bu üç nisbetin üçünde de ümmî okuyup yazmaya uğraşmamış manasına bir vasıftır. Ümmîlik sıradan insanlar hakkında kullanıldığı zaman genelde ilim eksikliğini ifade eden bir noksanlık sıfatı iken, bir ümmînin okuyup yazanlardan daha bilgili olması Allah tarafından olağan durumun aksine olarak, çalışıp çaba göstermeden ilâhî bilgilerle donatılmış olması ve vehbî ilimlere sahip olması peygamber için fıtrat yüceliğine delalet eder. ilmî yüceliği ve kemâli, okuyup yazanları aciz bırakan bir peygamber hakkında "ümmî"lik, her türlü şüpheyi ortadan kaldıran ve onun doğrudan doğruya Allah'tan gönderildiğini her türlü şüpheden arınmış olarak ispat eden harikulade bir üstün özelliktir, yani başlı başına bir mucizedir. Bu bakımdan "o resul, o ümmî nebî" vasfıyla anılması, "O, risaleti ve nübüvveti açık olan mucize sahibi peygamber" demekten daha açık seçik bir belagat örneğidir." (bk. Elmalılı Hamdi YAZIR, Hak Dinî Kur'an Dili, istanbul, 1979, IV/2297; Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'ân; Beyrut, 1965, VII/298-299)

    Rasûlüllah (asm)'in okuma-yazma bilmediği tüm âlimler tarafından kabul edilmektedir. Nitekim bu durum şu âyette de açıkça ifade edilmektedir:

    "Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi." (Ankebut, 29/48).

    Hz. Peygamber (asm)’ın ümmîliğin yaygın olduğu bir topluma mensup olduğu bilinmektedir. Kendisinin de ümmî, yani öğrenim görmemiş, okuryazar olmayan bir zat olduğu, tarihî bir gerçektir. Halbuki Kur’ân-ı Kerim'de çok çeşitli bilim dallarına ait bilgiler, ilmî prensipler, neticeler, atıflar veya işaretler vardır. Sadece Yahudi ve Hristiyan dinlerine ve kutsal kitaplarına dair bilgileri gözönünde bulunduracak olursak büyük bir yekün teşkil eder. Bu konulara girmek, hele hele o alanın ilim adamları arasındaki ihtilaflı konularda görüş bildirmek, eleştiri yapmak, karar verip hükme bağlamak, bilgi sahiplerinin bile yanaşamayacağı bir iştir.

    Şu hâlde Kur’ândaki bu bilgilere bir merci lâzımdır. Kur’ânı tebliğ eden ve kırk yıllık ömrünü kendi hemşehrilerinin arasında geçiren Hz. Muhammed’in; okul, öğretmen görmediği, hatta yazma bile bilmediği kesindir. Zira Kur’ân, sayısız muhaliflere karşı bu âyeti bildirmiş, hiçbir düşman çıkıp da onun yazı bildiğini ileri sürememiştir. Öyleyse Kur’ân’ın her şeyi bilen Allah Teâla tarafından gönderildiği kesinlik kazanmaktadır.

    https://sorularlaislamiye...bilmiyorsa-nasil-okuyordu
    --spoiler--
    7 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük